Son dönemlerde ekonominin akışı içinde, temel göstergeler üzerindeki belirsizlikler, bilinmezlikler, bilgi eksikleri yoğunlaşıp, genel kabul görmüş yol ve yöntemlerle öngörülerde bulunmak, analizler yapmak anlamlı olmaktan çıkınca, gidişatı Swap, Aktif Rasyosu, İthalat Vergileri gibi günlük ve teknik konular üzerinden okumaya çalışmanın popüler hale geldiğini görüyoruz.
Bu konular gündemi işgal ettikçe ayrıca anlıyoruz ki ülkemizde müthiş bir “uzman” birikimi(!) mevcut. Her kesimden ve profesyonel geçmişten uzmanların(!) bu günlük konularda hergün yeni ve ilginç açıklamaları oluyor. Bunu bu şekilde not ettikten sonra, bu platformda son günlerin sıcak başlığı Swap konusuna yakından bakmak yararlı olacaktır.
Bu konu kamuoyunun sıcak gündemine geçtiğimiz haftalarda Katar Devleti ile yaptığımız Swap anlaşmasının 3 kat attırılarak 15 milyar ABD Doları karşılığı Katar Riyali ve TL seviyesine çıkarıldığı haberi ile girdi. (TCMB 20 Mayıs 2020, Sayı: 2020-29 duyurusu) Haberle birlikte, Mart ortalarında Covid-19 küresel düzeyde bir yanda mal ve hizmet piyasalarını, diğer yanda finansal piyasaları tepetaklak edip, üretim ve sevkiyatların durması şeklinde ekonomileri türbülansa sokarken, Swap kavramı farklı bir “anlamla” dolaşıma sokuldu. Mart 2019’da Yerel Seçimlerin harareti içinde “Londra’dan milli paramıza saldırı aracı” olarak duyurulan Swap, bu kez döviz rezervleri konusunda olası likidite ihtiyacının karşılanması ve TCMB rezervlerinin azalmasına çare olarak “olumlu” ve iyi bir işlem olarak anılmaya başlandı. Ancak son iki aydır bu kavrama alışamadığımızı, tam olarak ne olduğunu anlayamadığımızı belirtmemiz gerekiyor. Konuya ilişkin haberlerde hala sıklıkla; “Swap; İki tarafın belirli bir zaman dilimi içinde bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı olan farklı faiz ödemelerini veya döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirdikleri bir takas sözleşmesidir diye tanımlanabilmektedir.” şeklinde ifadelerin yer aldığını görüyoruz.(1)
Yazımızda Swapa geçmiş ve mevcut uygulamalardan örnekleri inceleyeceğiz. Fakat şu fikrimizi baştan belirtelim; 1) Swap bir finansal araç olarak bir fonlama aracı değil, likidite alanında kasa kolaylığı imkanıdır; 2) Swap bugün kamuoyunda döviz cinsleri üzerinden konuşulmakla birlikte, bu enstrüman finansal piyasalardaki faiz yapıları, vade yapıları dahil geniş anlamda finansal risklerin sabitlenmesine yönelik bir “finansal korunma” aracıdır; 3) Swap ekonomilerin içinde bulundukları sorunların ne kısa ne de uzun vadede çözümüne yönelik kaynak özelliği taşımaz. Dolayısıyla ekonomimizin yaşanılan bunalım döneminden çıkış arayışlarında üretilmesi gereken çare yabancı ülke Merkez Bankalarıyla yapılmaya çalışılan Swap anlaşmaları değildir.
Ekonomi gündemimizdeki öncelikli sorunlarımız ortadadır: artan işsizlik, şirketlerin azalan ciro ve karları, bu düşüşlerin kamu gelirleri üzerindeki olumsuz etkileri, bütçe açıkları, düşen büyüme rakamlarımız, vb. Covid-19 salgın döviz rezervlerimizdeki erimeyi hızlandırarak, bu sorunlara döviz yetersizliği ve dış ödemeler dengesi açığını da yakıcı bir sorun olarak eklemiştir. Katar ve diğer ülkelerde aranan Swap anlaşmaları sorunlarımızı ertelemeye imkanı yaratmayıp, sorunların çözümsüzlüğüne ve daha da derinleşmelerine neden olacak yanlış arayışlardır.
Swapla rezervlerimize ekleyecek döviz arıyoruz. Yani dünyadaki rezerv parayı arıyoruz. Rezerv para dünyada % 60 ABD doları ve % 20 Euro, sıralamadaki diğer dövizler %3 ve altında pay alan Japon yeni ve diğerleridir. Dış ticaretimiz ve yabancı borçlanmalarımız % 95’in üzerinde $ veya € ile yapılıyor. Dünyadaki G-20 ülkeleri ile Swap görüşmelerine başladığımız duyurulduğu tarihlerde ABD bir kısım G-20 ülkesi (Çin hariç) ve gelişmiş ülkelerden 14’ü ile Swap anlaşmalarının güncellediğini duyurmuştu bile. Bu duyurudan anlaşıldığına göre, Covid-19 krizindeki Swapların tıpkı 2008’deki gibi aslında sadece ABD Merkez Bankasının bu seçili ülkelerle Swap yapılmış olduğu görüldü. Bizim Swap aradığımız G-20 ülkeleride kendi dolar ihtiyaçları için ABD ile Swap anlaşması yapıyor veya yapmaya çalışıyordu. Biz ise G-20 ile başladık ve ABD’den olumlu yanıt alamayınca bir çok ülke ile Swap aradığımızı duyurduk. Bu dönemde fiilen tek Swap sağlayıcısı ülkeden olumlu yanıt alınmadan, hele de olumsuz yanıtlar gelmekteyken diğer ülkelerle Swap görüşmesi açıklamak, gereksiz bir kredi kaybına neden olmuştur. Sonuçta dünyadaki Döviz (currency) Swap’ı patronundan gelen “olumsuz” yanıtla diğer ülkelerden Swap isteme gibi son derece zayıf bir el ile masaya oturulmuştur. Nitekim dünyada bugünlerdeki (aşağıdaki tablolardaki $ 450 milyar seviyesindeki) Swapla benzerliği olmayan, ama aynı ismi verdiğimiz bir tek Katar işlemimiz vardır.
Swap (Takas) İşlemi
Tanımı girişte yapılan Swap Türkçe anlamı TAKAS ile anlatıldığı gibi birbirine benzer varlıkların kur ve faiz dalgalanmalarından korunma ve/veya spekülatif kar amacıyla belirli bir vade için değişimidir. Risklerden korunma amacı olduğu da belirtilse de esasen spekülatif kar amaçlı 1980’lerden beri yapılan, 2000’li yıllarda hacmi $ 8-10 trilyonlara ulaşmış bir işlem türüdür. Uluslararası bankacılıkta Swap işlemeleri çeşitlenerek ve hacimler artarak devam etmektedir. Bilinen ilk Swap işlemi 1981 yılında Amerikan IBM şirketi Avrupa’daki operasyonları için Alman Markı ve İsviçre Frankı olarak kullandığı kredileri Dünya Bankası ile oluşturduğu işlemle ABD Dolarına çevirmesidir.(2) Bu tür işlemlerde, sadece ABD Doları cinsi işlemler için işlem hacmi 2019’un 3ncü çeyreği içinde 61 trilyon ABD Doları seviyesinde gerçekleşmiştir.(3)
Bu hacimlerde işleme konu Swaplar %90 oranında Londra’da gerçekleşmektedir. Ağustos 2018’den beri ve özellikle 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinden beri itibaren “milli paramıza saldırı” merkezi denilen Londra Swap piyasası sayesinde milli paramız TL’nin işlem derinliği, dolayısı ile konvertibilitesi, uluslararası kabul edilirliği artmıştı. Ağustos 2018 öncesi $500 milyar aylık işlem büyüklüğü ile Çin Yuanı ve Rus Rublesinin önünde, piyasanın 7nci döviz olan Türk Lirası % 2,5 gibi bir piyasa payına ulaşmıştır.(4) Aynı dönemde bu piyasadan Türk bankaları da 100 milyara yakın miktarda 5-10 vade ile kullanmakta; bu sayede ülkemizdeki konut kredilerinde ciddi bir kaynak-kullanım vadesi uyumsuzluğu yaşanmamaktaydı.(5)
Ağustos 2018’den itibaren “milli paramıza saldırı”nın yeri (Londra) ve yöntemi (Swap) gündemimizde farklı bir söylemle yer edinmeye başladı. Artık Swap, Covid-19 salgınıyla, ihtiyaç duyulan Dolar likiditesi ve döviz rezervi arayışının ana kaynağı olarak konuşulur oldu. FED ve diğer yabancı ülke Merkez Bankalarıyla Swap anlaşması arayışlarına geçildi. Mart, Nisan ve Mayıs’la birlikte Swap; TCMB’nin hangi ülke Merkez Bankasıyla yaptığı, yapacağı, anlaştığı veya henüz anlaşamadığı bir dizi arayışın ana temasını oluşturmaya başladı.
Döviz (Currency) Swapları; Kasa Kolaylığı
Swap kelimesine tam bir Türkçe karşılık bulmak oldukça zor. Nedeni finans piyasalarındaki faiz ve diğer türleriyle, Merkez Bankaları arasında gerçekleşen işlemler birbirinden çok faklı amaç ve türde işlemler olmasına rağmen hepsine Swap denmesi. Merkez Bankaları arasındaki işlemler özü itibariyle Merkez Bankalarına piyasalardaki ani çalkantı ve sermaye çıkışı durumlarında kullanılacak (döviz cinsinden) Kasa Kolaylığıdır. Yani kullanım amacı Merkez Bankalarının Swap adıyla birbirine döviz vermesiyle aynı amaca yöneliktir. Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki Swap kısa vadeli ve faiz maliyetli olan bir likidite olanağıdır.
Global Finansal Krizde Lehman Brothers’ın 15 Eylül 2008’de bir gün içinde batışıyla sarsılan dünya finans sistemindeki ani dalgalanma ve $ likiditesi yetersizliği tehlikesi, krizin başlayış hızıyla daha önce Swap anlaşmaları geçmişi bulunan Kanada, İngiltere ve Japonya ile yeni SWAP limitleri oluşturuldu. Mevcut 2 Merkez Bankasına bir hafta içinde 3 yeni ve bir ay içinde, genellikle gelişmiş veya ABD ile ticaret ve tahvil portföyü yüksek G-20 ülkesi 9 Merkez Bankasıyla yapılarak 14 ülkeyle ile $ likiditesi sağlamak için SWAP anlaşmaları yürürlüğe konulmuştur.
Bugün gündeme gelen Merkez Bankalarıarası SWAP anlaşmaları ve kullanımlarının da önceki örneklerinde olduğu gibi dünyayı türbülansa sokan güvenlik ve finans krizlerine bağlı döviz likiditesi probleminin devletleri ani iflasa sürükleyecek kadar derinleşmesini engellemek için geliştirildiğini görüyoruz. 2001 İkiz Kulelerin vurulması ve 2008 Global Finansal Krizde sorunun çıktığı anda 1-2 gün içinde çok hızlı bir reaksiyonla karar verilip uygulamaya ve kullanıma başlanmıştır. Her 2 olayda da Swapla döviz likiditesi veren ABD’dir. Bu Swaplar zarar ve risklerden korunma veya spekülatif kar amaçlı değildir. Anlaşma yapılacak ülkeye, vade ve faiz şartlarına, miktara ve ne zaman yapılacağına kararı da veren ABD’dir. Pazarlık ve teklif/icap süreci yoktur. Aynı reaksiyon Covid 19 krizinde de mevcut limitlerin hızla kullanıma açılması olarak verilmiştir.(6)
Aşağıda Tablo 1’de 1 Nisan 2020 itibariyle, seçilmiş Merkez Bankalarının FED nezdindeki SWAP kullanımları yer almaktadır. Tablo’da Merkez Bankalarının Swap anlaşmalarının uygulamaya geçişi ve normale dönüşü çarpıcı bir şekilde görülmektedir. 15 Mart 2020 tarihli FED’in Swap basın bildirisi; daha önce 1 hafta olan vadelerin 84 güne uzatıldığını ve işlemlere uygulanan faizinde 25 baz puan indirimle “gecelik $ faizi+ 25 baz puana” düşürüldüğünü duyuruyordu. Swap ile $ alacak Merkez Bankalarına vade uzatımı ve faiz indirimiyle kolaylık sağlanmıştı.(7) FED bu hareketi ile yürürlükte olan ve prensip olarak üst limiti olmayan Kanada, İngiltere, Avrupa Birliği, Japonya ve İsviçre Merkez Bankaları Swap limitlerinin kullanımını maliyetlerini düşürerek ve vadesini uzatarak kolaylaştırıyordu. Kamuya açık olan bu Swap anlaşmalarına göre işlemlerde kullanılan $ için faiz hesaplanıyor ve işlemin kapatılışında ödeniyor. 19 Mart 2020 tarihinde FED Avusturya, Brezilya, Güney Kore, Meksika, İsveç ve Singapur; $ 60’ar, Yeni Zelanda, Danimarka ve Norveç merkez bankalarıyla $ 30’ar milyar limitli başlangıç olarak 6 ay vadeli Swap anlaşmaları ilan etmiştir.(8)
Aşağıdaki Tablo 2’de ise 4 Mart–21 Mayıs 2020 tarihlerindeki seçilmiş bazı günlere ait FED’den Swap kullanımları gösterilmektedir. Avrupa Merkez Bankasının (ECB) $45 milyonu dışındaki kullanımlar 19 Mart 2020 tarihiyle başlanmıştır. Japonya’nın $ 226 milyar ve AMB’nin $ 143 milyarla başını çektiği 10 ülkenin (Kanada, Yeni Zelanda, Brezilya ve İsveç kullanmamıştır) kullanımıyla Covit 19dönemi Swap işlemleri $ 448 milyardır.
Kaynak :https://apps.newyorkfed.org/markets/autorates/fxSwap
Bu Tablo’daki görülen, FED ile anlaşması bulunan ülkeler Swap anlaşmaları gereği aldıkları kısa vadeli ABD Doları kaynağa belli bir faiz ödemektedirler. Bu Merkez Bankaları FED’e kendi para birimi olarak depo ettikleri kaynağa karşı ise FED’den faiz veya başka bir bedel almamaktadırlar. Bu işlem ve sözleşmenin kurulma mantığı sonucu, fonlama faizi ve varsa diğer işlem ücretleri, talep eden tarafından karşılanmaktadır. Bu SWAP’larda FED diğer döviz cinslerinden para talep eder konumda değildir; kullandırdığı kısa vadeli ABD Doları kaynak karşılığı karşı tarafın para biriminden depo yapılan kaynağı bir tür teminat/karşılığı olarak kayda geçmektedir. Tablo, Mayıs ortalarında Japonya’dan Swap talep ettiğimiz haberleriyle birlikte ilginç bir duruma işaret ediyor: Japonya bir yandan Swap yoluyla ABD’den en fazla $ kullanan ülkeyken, diğer yandan Türkiye Covid-19 krizi nedeniyle Japonya’dan olursa ABD Doları, olmazsa Japon Yeni olarak yabancı para kaynak talep ediyor.
Borç mu? Kasa Kolaylığı mı?
Bugünlerde FED’den Swapla $ kullanan ülkeler piyasalar sakinleşince, muhtemelen işlemlerin 84 günlük vadesi içinde aldıkları bedelleri, anlaşma gereği FED’in verdiği $ için hesapladığı faizle ödeyip işlemleri kapatacaklar. Türkiye olarak aynı tanım ve yöntemle FED ile Swap yapabilseydik, Swap yolu ile sağlanan dövizleri Haziran ayı ortalarında geri ödemek durumunda kalacaktık. TCMB brüt rezervleri 2013’deki $ 135 milyarlık zirvesinden sonra önce bu seviyelerde dalgalanlandı ve 2018 Ağustos’uyla belirgin bir azalma eğilimine girdi. Covid19 salgını öncesi net rezervlerimizin Türkiye’deki bankalarla yapılmış döviz Swaplarıyla (+)’da tutulabildiğini konuşuyorduk. Cari açık vermeye devam ederken, yabancı yatırımcıların sermaye piyasalarımızdaki yatırımları azaltmaları ve tasarruf kaybetmemiz nedeniyle döviz rezervlerimiz azalmakta. Piyasamızdan çıkan tasarruf ve finansal yatırımın yerine yeni kaynaklar konamaması döviz kurunu yukarı itiyor. TCMB’nin diğer bankalarımızla yaptığı döviz Swaplarının rezerv hesaplaması yönteminde olduğu gibi, hesaplama varyasyonlarıyla rezervlerimizin “eksilmediği” algısı çalışmaları, veri ve raporlara güveni sarsarak daha fazla yabancı finansal yatırım ve tasarrufun yurt dışına çıkacağı kötümser tahminlerini besliyor.
Piyasamızı Terk Eden Yabancı Yatırımcının Götürdüğü Sermaye Yerine Ne Koyacağız ?
Cari açık ve yabancı finansal yatırımlarında azalma şeklinde uzun bir sürece yayılmış sorunumuza, özünde 1 hafta vadeli Kasa Kolaylığı nitelikli Döviz Swapları ile çare üretmeye çalıştık. Katar’la Swap yaptık. Sağlanan kaynak döviz rezervi olarak kayıtlara geçirilse de gerçek bir uluslararası rezerv olduğu tartışmalı, eldeki katar Riyali kullanılmak istense hangi piyasada $’a çevrileceği belli değil. Çin’le yapılabilecek bir Swap limit artışının Çin’den olan ithalatımıza kredi vadesi anlamı taşıması, hepimizin gördüğü rezerv azalışı sorunumuza daha yıkıcı ve ağır hissetmemizle sonuçlanacaktır. Bu tarz sorunun özüne inmeyen arayışlar, algı ve medya haberleri ile ekonomi/finans yönetim kadrosuna güvensizliği besliyor. Kadroya ve uygulamaya koydukları politika ve uygulamalar; yerli yabancı tasarruf sahibi ve yatırımcıların finans düzenimize güvenini daha da düşürüyor. Güven; piyasadan rahat çıkış, işlemlerin yarısında ceza içerikli uygulama ve vergi yükü değişiklikleri olmaması, genelde iş yapılan ülkeler standartları ile yaklaşılan hukuk kural ve uygulamaları gibi unsurları olan zor bir süreç. Globalleşmenin derinleştiği son 40 yılda her krizimizde ABD ve AB öncülüğündeki dış dünyaya epey yaklaşmıştık. Olağanüstü Hal yetkilerinin kullanımı ve 2018 Ağustos’undaki Dolar kuru krizimiz sonrası bu dünyadan uzaklaştık. Finans, yatırımlar ve sanayi üretimi olarak yoğun bağlılık/bağımlılık ve entegrasyon içinde olduğumuz bu sistemi yoğun eleştiriyoruz. Borçlanırken, yatırım için davet ederken, Devlet Tahvilimizi satarken dikkate almadığımız bağımsızlık ve milliliğe şimdi vurgu yapıyoruz. Tercihler bize ait. Ancak karşı tarafın da Hazine Tahvilinin vadesi geldiğinde parasına alıp gitme, satın aldığı hisseleri ve şirketleri veya gayrı menkulleri satarak bizimle vedalaşma hakkı var ve bu hakkı kullanıyorlar.
Bu tür yaklaşımların küresel piyasalarla bütünleşme noktasında olmasa da önemli ölçüde iç-içelik içinde olan Türkiye’nin ekonomik istikrar ve refah arayışlarını olumsuz etkileyeceği açıktır. Böyle bir dünyada, Swapla G-20 veya diğer devletlerden borç aramak sonuç alınacak bir politika değil. Bu hareketler olsa olsa diğer kapıların kapandığını gösteren, yabancı yatırımcı ve sermaye için cazip olunmaktan çıkıldığının ve “yıldızımızın söndüğünün” tescili olacaktır. Swapla da döviz temin edilmediğinde ne olacaktır? Olan dövizimizi merkezi tahsisle kullanma dönemine dönülecek; resmi kur, banka kuru, Kapalıçarşı kuru gibi çeşit çeşit kurların olduğu bir kambiyo rejimine dönülecektir. İstenenin de, tercih edilenen de, ihtiyaç duyulanın da bu olmadığını düşünüyoruz. Daha da önemlisi, Türkiye’nin bugünkü imkan ve kapasiteleri ile bu tür arkaik yöntemlere başvurmaya gereksim duymayacak düzeyde güçlü, etkin ve çeşitli politika enstrümanlarına, gerektiğinde bu enstrümanları büyük bir yetkinlikle kullanacak yetişmiş kadrolara sahip olduğunu değerlendiriyoruz.
Refik Karakaş, Bankacı TMSF Eski Yöneticisi
Notlar:
(1) https://www.haberturk.com/Swap-anlasmasi-ne-demek-Swap-nedir-2685697-ekonomi
(4) https://ugurses.net/2019/07/30/tlnin-konvertibilitesi-nasil-hasar-gordu)
(6) https://crsreports.congress.gov/product/pdf/IF/IF11498
(7) https://www.federalreserve.gov/newsevents/pressreleases/monetary20200315c.htm
(8) https://www.newyorkfed.org/markets/international-market-operations/central-bank-Swap-arrangements
Refik Bey kaleminize sağlık oynadığımız kaybet-kaybet denklemini son derece sade bir şekilde özetlemişsiniz. Mevcut dalgalı kur rejimi içinde finansal otoritelerin kararları ile denetim sağlama olanaklarının sonuna yaklaştığımızı düşünüyorum.
Saygılarımla
Ülkemizin yaptığı bu swap anlaşmalarının getirisi ve götürüsü hakkında insanların çok fazla bir bilgisi yok. Bu bakımdan yazılarınız bilgilendirme ve değerlendşrme açısından son derece önemlidir.
Teşekkür eder, devamını dilerim.
Saygılarımla.
Necdet Çoban
Refik bey,
Yazınızı baştan sona dikkatlice okudum. Bu swap prosesinin nasıl çalıştığını ve Türkiye açısından olayın getirileri ile götürülerinin ne olacağının kısa bir yorumu olmuş. kaleminize sağlık. Her ne kadar finans piyasalarının işleyisi ve konjonktürdeki ağırlığı ve etkisi açısından nasıl olması gerektiği konusunda çok fazla bilgi ve deneyimim olmamasına rağmen bildiğim bir şey var, Aslolan bir ülkenin üretim gücü ve üretimdeki ürünlerin içerisinde katma değeri yüksek ve insanların hayatına dokunan ürünlerin oranı. Ne kadar üretirsek, ne kadar mükemmel üretirsek ve ne kadar katma değeri yüksek ürün üretirsek, ülke olarak swap isteği bizden gitmez, bize gelir. Anlattığınız gibi 2018 öncesindeki 7.sıradaki, konvertebilite sağlamlığına tekrar kavuşur paramız.
Göz ardı edilmemesi gereken bir şeyde, finansal enstrümanlara bağlı yükselişlerin kısa vadeli olduğu. sağlam bir üretim ekonomisinde sürekli “güvenilir para” olma özelliğinin ve dolayısı ile swap işlemlerinin ana paralarından biri olmanın daha kalıcı ve ömürlü olduğu.
Bilgilendirme için tekrar teşekkürler.
Eline,kalemine sağlık Refik,
Kaynak yaratmada ve bu kaynağı kullanmada ki kuralsızlığın ve beceriksizliğin ödemeler dengesinde onarılamaz tahribatlar yaptığını görüyoruz.
Şimdi de,sorunlar kendi gerçekliğinde çözülemediğini için bir oyun oynanmakta olduğunu anlıyoruz.
Yaptığın bilgilendirmeler için teşekkür ederiz.?