Dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. Koronavirüs pandemisiyle birlikte herkesin yaşam şekilleri değişime uğruyor.
Pandemi öncesindeki yaşam koşullarımızdan ve tarzlarımızdan gittikçe uzaklaşmak zorunda kalıyoruz. COVID-19 salgını hepimizin alışkanlıklarını değiştiriyor. Çalışma hayatında olanlar salgın riskinden dolayı ofis yaşamından uzaklaşırken evden çalışarak verimliliği sürdürmenin yollarını arıyor. Sosyal ortamlardan gittikçe kaçındığımız bu dönemde işlerimizi, sorumluluklarımızı, eğlence hayatımızı daha dar ve kişisel alanlar içerisinde gerçekleştirmek zorunda kaldık.
Bu süreçten belki de en çok etkilenen eğitim hayatı oldu. Salgının oluşturduğu riskten dolayı eğitim dönemleri sekteye uğrarken, bu sıkıntıları gidermek için dünyada çoğu ülke uzaktan eğitim gibi alternatif bir eğitim modeline döndü. İlk başlarda birçok kişi bu eğitim modelini sadece çaresizlikten benimsenmiş bir model olarak değil, yeni bir dönemin öncüsü olarak gördüler. Uzaktan eğitimle okula gitmekte zorlanan öğrenciler için fırsatların artabileceği, eğitimde verimliliğin artabileceği ve daha pratik bir sisteme geçiş yaparak öğrenciler üzerindeki yükün azaltılabileceği konuştu. Ancak maalesef, veriler bu iyimser yaklaşımın umutlarını haklı çıkarmaktan çok uzakta. Pandemi sürecinde benimsenen uzaktan eğitim modeli yeni sorunlar yaratıyor ve toplumdaki eşitsizlik gibi sorunları daha da görünür hale getiriyor.
OECD’nin Haziran 2020’de yayınladığı Gençlik ve COVID-19 raporuna göre Türkiye’de uzaktan eğitimi düzgün şekilde sürdürebilmek için bilgisayara sahip olan öğrencilerin oranı %70’ten düşük, OECD ülkeleri arasından sondan 4. sırada.(1) Bundan öte, OECD raporunda gözlemlenebilen bir diğer gerçek, Türkiye ve listede geri sıralarda olan ülkelerdeki öğrencilerin arasında ciddi kaynak eşitsizliği olduğu. Dezavantajlı sosyoekonomik kesimlerden gelen öğrencilerin bilgisayara erişimi, avantajlı sosyoekonomik kesimlerden gelenlere göre çok daha düşük. Türkiye’de üst sosyoekonomik kesimden öğrencilerin bilgisayara erişim oranları neredeyse 90% seviyelerindeyken, alt sosyoekonomik kesimde bu oran % 40’a düşüyor. Değişik sosyoekonomik gruplar arasındaki bu devasa farklılık tüm OECD ülkelerinde gözlemlenmiyor. Bu da Türkiye’de ciddi bir ekonomik eşitsizliğin varlığının bir kanıtı. Bu ekonomik eşitsizlik eğitim dünyasına yansıdığındaysa fırsat eşitsizliğine dönüşüyor. Eğitimin elektronik ortama taşınması, elektronik kaynakların verimli kullanımını gittikçe önemli hale getiriyor. Eğitimini sağlıklı şekilde devam ettirecek kaynaklardan yoksun olan dezavantajlı gruplarsa eğitim sürecinde daha da geriye düşüyor.
The Economist dergisinin Temmuz 2020’de yayınladığı bir araştırmaya göre ABD’de uzaktan eğitime geçiş öncesi üst, orta ve alt sınıftan gelen öğrencilerin performansları benzer seyrederken, uzaktan eğitime geçişle birlikte sınıfsal farklılıklar performansı etkilemeye başladı[1]. Uzaktan eğitime geçişle en iyi performans gösteren öğrenciler üst sınıftan gelenlere dönüşürken orta gelir grubuna mensup öğrenciler ortalama bir performans göstermeye başladı. Alt gelir grubundan gelen öğrencilerse ortalamanın altı bir performans gösteriyor. Bunun en büyük sebebiyse alt gelir grubundan gelenlerin eğitime ayıracak kaynaklarının az olması. The Economist’in yazısına göre fakir aileler içerisinde çocuklar genellikle evde bir bilgisayar varsa bunu diğer aile üyeleriyle paylaşmak zorunda kalıyor, hatta bazen aile bir bilgisayara bile sahip olamayabiliyor. Bundan da öte, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı konumdaki grupların yaşam şartları ve bulundukları çevre eğitimin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için elverişli olamayabiliyor. Bu açıdan bakıldığında alt gelir grubuna mensup ailelerin çocuklarının fiziki olarak okul ortamında bulunabilmeleri onlara negatif çevresel faktörlerden arınabilecekleri bir eğitim ortamı sunarak başarılarına katkıda bulunma şansına sahip. Ancak uzaktan eğitimde bu çevresel faktörler de eğitimin kalitesini derinden etkilemeye başlıyor.
Pandemi nedeniyle eğitimde artan eşitsizlikler ilkokul eğitimiyle sınırlı değil. Arizona Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin % 30’u ve yarısından fazlasının yakın aile üyeleri gelirlerini yitirdi.(2) Araştırmada pandemiyle birlikte ekonomik olarak dezavantajlı kesimden gelen öğrencilerin diğerlerine göre eğitimlerine devam etmekte de daha fazla güçlük çektiği gözlemleniyor. Bu kesimden gelenleri en çok etkileyen sorunların başında orantısız derecede gelir kaybı ve sağlık sorunları yaşamaları geliyor. İyi bir gelir durumuna sahip olmayan öğrencilerin diğerlerine göre işlerini kaybetme olasılığı çok daha yüksek, yani iş güvenceleri çok daha az. Benzer şekilde düşük gelirli ailelere mensup gençlerin yakın bir tanıdıklarını COVID-19 dolayısıyla kaybetme ihtimali daha yüksek. Bu da ortalamada düşük gelirli gençlerin ruhsal durumunu daha kötü etkileyen bir diğer faktör.
ABD gibi gelişmiş ülkelerin dışındaki az gelişmiş ülkelerdeki tabloysa çok daha vahim. Orta-alt gelir seviyesindeki ülkelerin sadece % 65’i, alt gelir seviyesindeki ülkelerinse %25’inden azı uzaktan eğitim platformlarını kurabilmiş durumda.(3) Kaynak yetersizliği sadece öğrencilerin eğitime katılmasını zorlaştırmıyor, aynı anda hizmet sağlayıcılarının da düzgün bir şekilde eğitim verebilmesine engel oluyor. Yani çok fazla ülkede sadece öğrenciler değil, eğitim kurumları da uzaktan eğitime geçmeye hazır değil, bu altyapıya sahip değiller. Bundan da öte okullar geçim sıkıntısı yaşayan çocuklar için bir güvenlik ağı da oluşturma niteliğine sahipler. Ailesinin gelir durumundan dolayı beslenmede sorun yaşayan çocuklar okul sayesinde besin ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, diğer çocuklarla eşit şartlar altında eğitim görebilecekleri ve sosyoekonomik sorunların yarattığı sıkıntılardan sıyrılabilecekleri bir ortama sahip olabiliyorlar. Okula fiziki erişimin engellenmesiyle bu güvenlik ağı da çöküyor ve çocuklar ekonomik koşullarının katı gerçekliği içinde eğitimlerine devam etmek zorunda kalıyorlar. Daha avantajlı pozisyonda olan çocuklar için bu bir rahatlık sağlasa da birçok çocuk için bu eğitim koşullarının kötüleşmesi anlamına geliyor. Düşük gelirli ailelerin çocukları evlerinde odaklanarak çalışmak ve eğitim almak için konforlu bir özel alan bile bulamayabiliyor.
Türkiye’de de eğitim eşitsizliğindeki benzer sorunlar pandemi süreciyle daha da belirginleşti. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) “Eğitim İzleme 2020” raporuna göre Türkiye’deki sosyoekonomik eşitsizlikler çocukların eğitime erişim olanakları arasında bir uçurum yaratıyor, uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte bu olanaklardan yararlanamayan öğrenciler geri kalıyor, eğitim başarıları düşebiliyor.(4) ABD ve diğer ülkelerdekine benzer sorunları Türkiye’de öğrenciler de yaşıyor. Eğitim Sen, pandemi sürecinde eğitim hakkında derlediği raporunda uzaktan eğitimin eşitsizlikleri derinleştirdiğini ifade ederek, bilgisayar ya da internete erişimi olmayan öğrencilerin eğitimlerine devam etmek güçlük çektiğini belirtiyor.(5) YÖK’ün internet erişimi olmayan öğrencilere kayıt dondurma hakkı sunması bir destek gibi gözükse de rapora göre eşitsizlikleri normalleştiriyor, kayıt donduran öğrenciler diğer sınıf arkadaşlarının gerisinde kalıyor, eğitim hayatları sekteye uğruyor. Eşitsizliği normalleştiren bir diğer uygulamaysa Milli Eğitim Bakanlığı’nın pandemi sürecinde özel okullara isterlerse uzaktan eğitime erken başlayabilme iznini vermesi. Daha avantajlı sosyoekonomik kesimlerden gelen özel okul öğrencileri hem eğitime erişimde daha konforlu koşullara sahipken hem de eğitim dönemine daha erken başlayabilme fırsatı bularak diğerlerinin önüne geçiyor, bu da var olan eşitsizlikleri daha da arttırıyor.
Türkiye’de pek tartışılmayan bir diğer olası riskse yüz yüze eğitime geçişin yaratacağı sorunlar. Sosyoekonomik açıdan avantajlı kesimlerden gelen çocuklar uzaktan eğitimlerini daha konforlu bir şekilde sürdürebilirken düşük gelirli ailelerin çocuklarının bu fırsata sahip olmamasından dolayı, düşük gelirli çocukların yüz yüze eğitime geçebilmesi sürecini hızlandırmaya öncelik verilebilir. Bu durum eşitsizliği ortadan kaldırabilecek bir hamle gibi gözükse de bu çocukları ve ailelerini salgından etkilenme riskine maruz bırakıyor. Yüz yüze eğitime devam eden çocukların COVID-19’u kapma ve akrabalarına bulaştırma riski çok daha fazla.(6) Bu durumda da salgından yine düşük gelir grubuna dahil kitlelerin daha kötü etkilendiği bir senaryoyla karşılaşıyoruz.
Diğer ülkelere benzer şekilde Türkiye’de de dezavantajlı sosyoekonomik gruplara mensup ailelerin çocukları eğitim olanaklarına erişime yaşadığı güçlük yüzünden eşit şartlar altında öğrenim hayatını sürdüremiyor ve bu hem kısa dönemde başarısını hem de hayattaki uzun dönem başarısına bir tehdit oluşturuyor. Hükümet bu sıkıntıları gidermek için değişik yöntemlere başvursa da bunların verimliliği sorgulanabilir düzeyde. Türk Eğitim Derneği’nin hazırladığı rapora göre öğrencilerin % 60’ı Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurduğu uzaktan eğitim sistemi olan EBA’ya giriş bile yapmamış.(7) Uzaktan eğitimin devam etmesi için bir hizmet sunulsa bile bu hizmetin denetlenebildiği şüpheli. Rapor EBA TV’den yapılan eğitimin ne kadar verimli olabileceğini de sorguluyor. Öğrenciyle öğretmen arasında herhangi bir yüz yüze iletişimin gerçekleşemediği bir eğitim düzeninde kendi başına öğrenme becerisi zayıf olan öğrencilerin daha da geride kalacağı vurgulanıyor. Rapor evden eğitimde ebeveynlerin de önemli bir rol oynamak zorunda kaldığını, ailelerinden bu desteği alamayan çocukların eğitimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürmekte zorlanacaklarını belirtiyorlar. Bu yine düşük gelirli kesimler için bir eşitsizlik durumu yaratıyor. Düşük gelir grubundaki çalışanların evden çalışma lüksü daha az, bu da çocuklarına eğitim sürecinde daha az destek olabilmelerine sebep olabilir. Bundan da öte, düşük gelirli kesimlerin eğitim düzeyinin de daha düşük olması çocuklarının aldığı eğitimin içeriğinde ebeveynlerin yardım etmekte yetersiz kalmasına sebep olabilir. Bu da öğrencilerin öğrenim sürecini olumsuz etkileyecek önemli bir faktör.
Eğitime erişimde güçlük çeken öğrenciler için Milli Eğitim Bakanlığı’nın son sunduğu hizmet EBA Destek Noktaları oldu. Bu hizmet evinde bilgisayar olmayan, ya da çalışabilecek bir ortama sahip olmayan öğrencilerin öğrenimlerini Bakanlığın sağladığı destek merkezlerine giderek devam ettirmelerini öngörüyor. Doğal olarak EBA Destek Noktaları’na en çok ihtiyacı olanlar alt gelir grubuna mensup ailelerin çocukları. Bu hizmet eğitime erişimde sıkıntı çekenlere bir fırsat sunsa da altta yatan eşitsizlikleri gideren bir uygulama değil. Öğrencilerin kendi eğitimlerini devam ettirebilecek kaynakları onlara sağlamaktan daha çok, ihtiyaç sahibi öğrencilerin devlet kaynaklarını kullanmak için pandemi sırasında evden çıkmalarını gerektiriyor. Bundan öte, ekonomik açıdan sıkıntı çekmeyen ve eğitime konforlu bir şekilde erişebilen öğrencilere göre EBA Destek Noktaları’na gitmek zorunda kalacak alt gelir grubundaki çocuklar her gün evlerinin dışında ve pek de aşina olmadıkları bir ortamda eğitime devam edecekler. Böyle bir ortamda öğrenim verimliliğinin yüksek olmaması şaşırtıcı olmayacaktır, bazıları evlerinde konforlu bir şekilde çalışmalarına odaklanırken bazılarıysa her gün evden çıkıp yol gidip öğretmenlerinin yanlarında olmadığı yabancı bir kamusal alanda eğitimlerine devam etmek zorunda kalacaklar. Yani bu uygulama da eğitimdeki eşitsizlikleri çözmekte yetersiz kalma riskine sahip.
Pandeminin belirginleştirdiği ve arttırdığı eşitsizlikler görüldüğü üzere çok boyutlu. Eğitim eşitsizliğini konuşurken sağlık ve iş güvencesi eşitsizliğini de konuşmak gerekiyor. İşin özünde bütün bu faktörleri etkileyen temel ayrım sosyoekonomik eşitsizlikler. Gelir durumu kötü olan bir ailenin ferdinin pandemi sırasında yaşamını yitirmesi daha olası çünkü düşük gelir durumu sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırıyor ayrıca genel olarak da insanları daha sağlıksız bir yaşam biçimi sürdürmeye zorluyor. COVID-19’da yaşamını yitirme olasılığının da daha yüksek olduğu bireyler virüsle temas öncesi daha fazla sağlık sorununa sahip bireyler oluyor. Aile fertlerini kaybetme ihtimali daha yüksek olan düşük gelir grubuna mensup öğrenciler de diğerlerine göre daha fazla stres ve huzursuzluk yaşıyor, bunların hepsi eğitimdeki performansı ve uzun çapta da bireyin yaşam başarısını etkiliyor. Yaşam başarısının düşmesiyse bu kısır döngüyü yeniden yaratıyor ve bireyler arasındaki uçurumu daha da arttırıyor. Gelir yetersizliği kaynaklara erişimi de etkiliyor. Alt gelir grubuna mensup aileler çocuklarına öğrenim hayatlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirecek ekonomik şartları sunamayabiliyor. Uzaktan eğitime geçişle özellikle elektronik kaynaklara erişimin çok önemli hale geldiği bu dönemde gelir yetersizliği eğitimde aksamalara sebep oluyor, sosyoekonomik eşitsizlikler eğitimdeki eşitsizliklere etki ediyor.
Yani pandeminin faturası yine alt gelir grubundaki öğrencilere çıkıyor. Uzaktan eğitimin süresi uzadıkça farklı gelir grubuna mensup öğrencilerin eğitimden aldığı fayda da gittikçe ayrışıyor. Bu durum zaten hayata avantajlı bir konumda başlayan üst gelir grubuna mensup çocukları daha da avantajlı bir hale getiriyor. Eğer bu gerçekler göz önünde bulundurulmadan, herkesin aynı kaynaklara sahip olduğu varsayımıyla uzaktan bir eğitim sistemine temelli olarak geçilirse, var olan eşitsizlikler daha da artacaktır ve bu çocukların önünde bütün hayat boyunca karşılaşacakları fırsat eşitsizliğini de arttıracaktır. Bu eşitsizlikleri gidermek için devlet,öğrenimini devam ettirmekte güçlük çeken öğrencilere kaynak sağlamalı, gerekirse geçici olsa da teknolojik aletleri ve internet bağlantısını öğrencilerin hizmetine sunmalı. Bunlar için de devletin sıkıntı yaşayan öğrencileri tespit edip doğru bir planlamayla bu öğrencilere öncelik vermesi gerekir. Eğitim sürecinin sağlıklı devam edebilmesi için herkese tek bir çözüm modeli sunmak yeterli olmayabilir. Değişik sosyoekonomik kesimlerin değişik sorunları var ve yazıda bahsedildiği gibi özellikle sosyoekonomik açıdan dezavantajlı kesimlerin daha da fazla sorunu bulunuyor. Eğer ki okullar kontrollü olarak açılacak ve yarı zamanlı yüz yüze eğitime geçilecekse, bu süreçten ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin fayda sağlayabilmesi bir öncelik olmak zorunda kalabilir. Konforlu bir uzaktan eğitim ortamına ve gerekli teknolojik araçlara sahip öğrenciler yerine yüz yüze eğitimde dezavantajlı kesimlerin öğrencilerine öncelik verirse aradaki eğitim eşitsizliği uçurumunun giderilmesi için önemli bir adım atılabilir.
Eğitimde dijital çağa geçmenin eşitsizlikleri gidereceği ve herkese daha rahat bir şekilde eğitim sunabileceği yönündeki umutlar dünyanın ve Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu eşitsizlik durumunda fazla iyimser kaçabilir. Alternatif eğitim modellerinin eski tür modellerin yerini alabilmesi için ilk olarak devletlerin öğrencilere eşit eğitim olanaklarına sahip olabilecekleri bir altyapı sunabilmesi gerekiyor. Pandeminin ani darbesiyle eğitim modellerindeki bu ani dönüşümün bize gösterdiği şey daha dünyanın buna tam hazır olmadığı. Eşit uzaktan eğitim olanaklarının var olabilmesi için ne devletler yeterince kapsamlı planlara sahip ne de kaynaklara. Bundan öte, eğitim eşitsizliğinin giderilmesi yazının önceki bölümlerinde de bahsedildiği gibi diğer eşitsizliklerin giderilmesiyle yakından bağlantılı. Öğrencilerin ailelerinin yaşam koşulları düzelmedikçe, toplumun farklı sosyoekonomik kesimleri arasındaki eşitsizlik uçurumu azalmadıkça ailelerin çocuklarına sağlıklı bir eğitim yaşantısı sunması da zorlaşıyor. Eğitimde eşitsizlik giderilemediği sürece fırsat eşitsizliğinin de giderilemeyeceği aşikar. Bu da çocukların ve gençlerin gelecekteki başarılarının toplumdaki daha büyük eşitsizliklerin giderilmesine bağlı olduğunun bir göstergesi. Bütüncül bir vizyonla eşitsizliklerle mücadele edilmezse uygulanacak her politika sadece eşitsizliklerin yetersiz bir telafisi olarak kalacaktır.
Kemal Büyükyüksel
Notlar:
(2)https://www.economist.com/graphic-detail/2020/07/27/the-pandemic-is-widening-educational-inequality
(3)https://voxeu.org/article/covid-19-widening-inequality-higher-education
(5)https://www.birgun.net/haber/esitsizlik-pandemiyle-derinlesti-309348
(6)https://www.birgun.net/haber/egitim-sen-gunluklerle-tarihe-not-dustu-esitsizlik-derinlesti-305315
(7)https://tedmem.org/yayin/covid-19-surecinde-egitim-uzaktan-ogrenme-sorunlar-cozum-onerileri
Kaynaklar:
- OECD Youth and COVID-19: Response, recovery, resilience: https://www.oecd.org/coronavirus/policy-responses/youth-and-covid-19-response-recovery-and-resilience-c40e61c6/
- The Economist: https://www.economist.com/graphic-detail/2020/07/27/the-pandemic-is-widening-educational-inequality
- University of Arizona: https://voxeu.org/article/covid-19-widening-inequality-higher-education
- Dünya Ekonomik Forumu: https://www.weforum.org/agenda/2020/06/torn-safety-nets-shocks-to-schooling-in-developing-countries-during-coronavirus-crisis/
- Birgün, Eğitim Reformu Girişimi Raporu: https://www.birgun.net/haber/esitsizlik-pandemiyle-derinlesti-309348
- Birgün, Eğitim Sen Raporu: https://www.birgun.net/haber/egitim-sen-gunluklerle-tarihe-not-dustu-esitsizlik-derinlesti-305315
- Türk Eğitim Derneği Raporu: https://tedmem.org/yayin/covid-19-surecinde-egitim-uzaktan-ogrenme-sorunlar-cozum-onerileri