Küçüklüğümüzden bu yana sofrada bir lokma ekmek bırakmaz, hepsini bitiririz.
Artan ekmek parçalarını atmaz, evde yapılan çorbanın içine doğrar, değerlendiririz. Yenmeyen, sofra artığı ekmekleri, evcil hayvanlara verir veya yaban hayatın erişebileceği ağaç altlarına sofra örtülerini silkeleriz. Üzerine basılıp ziyan olmasın, kuşlar ve diğer canlılar yesin veya yine toprağa karışsın, doğaya geri dönebilsin diye yaparız. Geleneğimiz, göreneğimiz haline dönmüştür.
Evet. Ekmek ve türevlerinin (unlu mamullerin) en ufak parçasını çöpe atmama kültürümüz var bizim. Bu kültürümüzü de “bir lokma ekmeğe muhtaç oluruz”, inancımız beslemektedir. Çünkü tüm insanlar ölüm korkusundan önce açlık korkusunu yaşamıştırlar. İnsanlar için ölüm korkusu, açlık korkusundan sonra gelmiştir daima.
Aile büyüklerimiz; “Ne bir lokma ekmeğe ne de muhannete muhtaç olmayalım” diye anlatırlar sofralarda. Ekmeğe muhtaç olmak kötüdür. Ekmek için muhtaçlık hali insana herşeyi yaptırır; kula kul eder. Hele ekmek için muhannete muhtaç olduysan; küllüm olmuşsun demektir.
Dünya beslenme kültürü pirinç, mısır ve patatese çoğunluğu da buğdaya dayalıdır. Türkiye halkının beslenme kültürü ise ekmek temellidir. Ekmeğin anası ise buğdaydır. Bu yüzden Türkiye’de buğday üretimi önemlidir. Stratejiktir. Buğdayın anavatanı da bilindiği üzere Anadolu’dur.
Buğday politikaları
Yemek yemek, politik bir iştir. Bugünkü hükümetler öyle görmese de ekmek, dolayısıyla buğday, beslenme ve gıda üretim politikamızın çimentosudur.
Dünya tahıl üretimi
Dünya tahıl üretimi az da olsa artmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez: The Independent Türkçe’ye; “Pandemi sürecinde dünya genelinde tahıl üretimi arttı” diye açıklama yaptı yakın zamanda. Bu açıklaması sebepsiz değildir, çünkü Türkiye’de hem buğday üretim alanları azlıyor hem de nüfus artarken buğday üretimimiz yerinde sayıyor. Suiçmez’i “Uluslararası Hububat Konseyi’nin (IGC) yayımladığı 27 Ağustos 2020 tarihli ‘Hububat Piyasası Raporu’ndaki rakamlar da destekliyor.
Söz konusu rapora göre dünya toplam tahıl üretimi şöyle;
– 2017/18 sezonunda 2.138 milyon ton,
– 2018/19 sezonunda 2.139 milyon ton,
– 2019/20 sezonunda 2.181 milyon. Veriler böyle. Rapor, 2020/21 sezonunda toplam tahıl üretiminin 2.230 milyon tona çıkacağı tahmininde bulunmaktadır. Görüldüğü üzere dünyadaki tahıl üretimi gerilememektedir, az da olsa artmaktadır.
Türkiye
Türkiye’deki durum dünya tahıl üretiminin tersine artmamakta, duraklamış durumda. Her geçen gün buğday ürettim alanları daralmakta, ithalat miktarı artmaktadır. Veriler ışığında durumu ele aldığımızda manzara şöyle: Yıl 2000, buğday ekim alanı 94 milyon dekar. 10 yıl sonra (2010) buğday üretim alanı 81 milyon dekara, 20 yıl sonra (2019) 68 milyon 500 bin dekara gerilediği TUİK verilerinde görülmektedir. Bu veriler bize buğday üretim alanının yirmi yılda yaklaşık yüzde 27 azaldığını göstermektedir.
Buğday üretim alanı daralmaktayken, TUİK verilerine göre buğday üretimi 20 milyon ton civarında sabitlenmiş görünmektedir. Diğer yandan buğday ithalatı her yıl artmaktadır. Peki, alan daralmasına rağmen üretimin sabit olmasını nasıl açıklayabiliriz. Ahmet Atalık; “Bu durum iki şekilde ifade edilebilir; birim alanda verim artışı ya da istatiksel yanlışlık. Zira ABD Tarım Bakanlığı tarafından Türkiye’nin 2019 yılı Buğday üretimi 17,5 milyon ton olarak verilmiştir” diyor. Karmaşık gibi gözüküyor değil mi?
İthalat
Hem buğday üretim alanlarımızın daraldığı, hem de buğday ithalatımızın her yıl artarak devam ettiği doğrudur. Yine verilere başvurduğumuzda, buğday ithalatımızın 2018 yılında 5,8 milyon ton, 2019 yılına geldiğinde rekor bir artış ile 9,8 milyon tona eriştiğini, rekor kırdığını görüyoruz. 2019 yılı buğday ithalatı artış oranı bir önceki yıla göre %69, ödediğimiz döviz miktarı ise 2,3 milyar dolar.
Devam edelim. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2019 yılında tarımın tamamına verilen destek 17 milyar TL. Aynı yıl buğday ithalatına ödenen dövizin karşılığı para miktarı yaklaşık 13 milyar TL. İzninizle bu aşamada ortaya bir soru atmak istiyorum; 2019 yılında buğday üretimi 20 milyon ton idiyse 9,8 milyon ton ithalat niye?
Tarım ve Orman Bakanlığı Buğday Raporu
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Buğday Raporu’nda; çiftçinin 2015 yılında 1 kg buğdaydan eline geçen parayla aldığı gübre miktarı düzey olarak aynı gösterilmektedir. Fakat çiftçinin satın aldığı mazot miktarı %5, tohum miktarı %16 gerilemiş durumda. Alım gücü gerileyen çiftçinin tamamının üretimden çekildiği apaçık görülüyor.
Buğdayda piyasayı düzenleme görevi yasayla Toprak Mahsuller Ofisi’ne (TMO) verilmiştir. TMO sert ekmeklik buğdayın kg alım fiyatı geçen yıla göre %22 artışla 2020 yılı için 1,65 TL olarak açıklamıştır. Ancak TUİK verilerine göre çiftçinin ülke genelinde buğday satışından eline geçen fiyat Mayıs ve Haziran aylarında 1,47 TL, Temmuz ayında 1,52 TL olarak gerçekleşmiştir.
Buğdayın çoğunluğunu küçük aile çiftçiliği yapan çiftçiler üretmektedir. Küçük aile çiftçiliği yapan çiftçilerin ürünlerini bekletme gücüne sahip olmadığı için hasat sonrası fiyatın ucuz –pahalı olmasına bakmadan elden çıkarmakta, satmaktadır. Bu dönemde TMO piyasayı regüle edecek oranda ürün satın almayıp, parasını da peşin ödemediği için çiftçiler ürünlerini ucuz fiyattan tüccara satmak zorunda kalmaktadır. Bu yüzden çiftçi kazanamamaktadır. Tüccar ürünü bekletme gücüne sahip olduğu için ürün fiyatı doruklara çıktığında satarak üretmeyen tüccar buğdaydan kazanmakta, para istiflemektedir.
Burada ara bir saptama yapmamız gerekmektedir. Raporlara, raporlardaki verileri değerlendirdiğimizde; genelde tarımda, özelde buğdayda uygulanan tarım politikalarının çiftçi lehine değil, uluslararası tarım ve gıda şirketlerinin çıkarına kurgulandığı apaçık ortada.
Buğdayda yaşanan sorunlar bu kadar mı? Elbette değil. En başta üretim sorunu var; çiftçi üretimden cayıyor. Ayrıca buğdayda kalite, girdi maliyetleri ve pazarlama sorunları kangrene dönüşmüş durumda, çözüm bekliyor.
Bu sorunların hepsi kamu eliyle giderilebilecek sorunlar.
Hükümetler çiftçiye ve halka karşı görevlerini yapacaklar mı? Bilemeyiz. Sizce?
Hükümetlerin ekmeğin anası buğday konusunda görevini yapması için aynaya bakalım; biz hükümetler ile tarım ve gıda şirketlerine karşı ekmek kavgamızı veriyor muyuz?
Abdullah Aysu