- COVİD-19 yaşam biçimimizi tekrar gözden geçirmemize ve hayatın anlamını sorgulamamıza neden olacak gibi görünüyor.
- Belki kısa vadede bireyselleşme, kişisel silahlanma ve kargaşaya neden olacak ama uzun vadede yanıtlayamadığımız soruların cevaplarını öze dönerek arama gerekliliği duyacağız.
- Belki de bizi insan yapan şeyleri, yani tercihlerimizi ortaya koymanın zamanı gelmiştir; yeni bir hayat tarzını, yeniden var olmayı seçme zamanıdır.
- Belki de her an yeni tercihler yapabiliriz.
- Aşık Veysel’in gündüz gece gittiği hangi yoldan gideceğiz? Var oluşumuz hangi düşüncede, hangi başkaldırıda ortaya çıkacak? Başkasının düşündüklerini kopyalamadan, birbirimizle diyalog kurma imkânı verecek?
- Belki COVİD-19 bize bu imkânı sağlayacak.
- Varlıkla ilişkilerimizi keserek kendi dünyevi meselelerimiz içinde ve artık neden şaşırmadığımıza şaşırmadığımızda unuttuğumuz ve arka planımızdaki varlık mı ortaya çıkmaya hazırlanıyor?
- Öncelikle kendimizi ve varoluşumuzu sorgulama sonra da bu fırlatılmışlık içinde başka varlıklarla diyaloga geçme şansımız olacak mı?
- Tanrının suretinden yaratılma, rasyonalite, araç gereç yapma ya da düşünen bir varlık olmaktan kurtulup bu yeni hayata karşı nasıl bir tavır sergileyeceğimizi belirlemenin vakti gelmiş olabilir mi?
- Yapmamız gereken ve önceden saptanmış şeyleri yapma kolaycılığından kurtulup, sorgulayarak kendi seçimlerimizi yapacak hale mi geleceğiz?
- Sosyal sınıf kurallarımızın bize dayattıklarını, kendi etnik gruplarımızdaki veya uzmanlık alanlarımızda saptadığımız beklentileri terk mi edeceğiz?
- Belki varlık olarak kendi potansiyelimizi ortaya çıkarma zamanı gelmiştir.
Düştüğümüzü kabul edip, her şeyi bildiğimizi düşündüğümüz yapaylığından ve yüzeyselliğinden kurtulabiliriz.
- Belki sahiciliği ve bu dünyada var olduğumuzu anladığımızda soyut değil, melankolik bir ölüm anlayışını kavrayabileceğiz.
- Yine kendi belirsizliğimizi “romantik bir özgürlük anlayışı içinde” kaygılarımızla birlikte yaşamayı öğrenebiliriz.
- Dert etme mutlu ol hafifliğinden kurtularak, ölümden korkmak yerine ölümle yüzleşmeyi yeğleyebiliriz.
- Belki de topluca dua etmenin yaratacağı mucizeyi beklemeden, salgınların 20-30 bin doktor, mühendis, biyolog, kimyacı, bilim insanlarının oluşturduğu bilim platformlarında çözüleceği gerçeğinin sahiciliği ile barışacağız…
- COVID-19 belki de kendisiyle yabancılaşan insanoğlunun dünyadaki var oluşunu bir kez daha sorgulamasına neden olacaktır!
- Belki daha çok diyalog, bilimsel düşüncenin yayılmasını genişletip bozuk gelir dağılımı serisini düzeltebilecek.
- Belki de insanoğlu, sessiz bir tanrıdan ziyade yaratıcı mitlerle daha çok konuşabilir hale gelecek.
- Belki zor günlerde halkların insanca yaşayabilmeleri için sağlık, gıda ve barınma konusundaki temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulacak birikim fonları, anayasalarla güvence altına alınacak.
- Devletleri sınırsız borçlanma çılgınlığından kurtarıp, vahşi kapitalizmi ve tüketim çılgınlığını bir süre olsun dizginleyerek sosyal devlet anlayışına evrilmemize neden olacak.
- Belki daha çok dayanışma sağlanacak, daha çok resim, daha çok şiir, daha çok roman yazılacak.
- Belki 1215 Magna Carta ile başlayan vergiye karşı baş kaldırma, şimdilerde vatandaşların verdikleri vergileri devletten geri alıp alamayacaklarını sorguladıkları süreçlere ışık tutacak.
- 19. Yüzyıldan kalma maliye politikaları tamamen değişecek belki!
- Belki de vahşice özelleştirilen insanlığın temel kullanımına ilişkin malların merkeziyetçi otorite dışında toplumun bütünü tarafından kontrol edilebilir yerel ve hesap verebilir kooperatiflere dönüşmesini sağlayacak matematiksel modellere ve anayasalarla kontrol edilen yapay zekalara bırakma olasılıklarını gündeme getirecek.
- Hiçbir doğal sınır tanımaksızın birikme ve çok az kişinin elinde yoğunlaşma konusunda amansız bir eğilime sahip Sermayenin, milli gelirden aldığı payın sınırsız bir şekilde arttığı bu yüzyılda varlıkların değersizleşmesi ile Marks’ın kapitalizmin sonuna dair kıyamet öngörüsü gerçekleşecek!
- Dünyanın 2050 ya da 2100 yılında borsacılara mı, üst düzey yöneticilere mi, büyük servet sahiplerine mi, yoksa petrol ülkelerine ya da Çin Merkez Bankası’na mı ait olacağı tartışılırken belki de üretim ilişkileri ve üretim araçlarının sahipliği meselesinde insan oğlunun düşünsel yaratıcılığının hesaba katılması gerekecek.
- Yapay zekalar yeni üretim araçları olacak belki. Bu araçlarının mülkiyeti belki de insanoğlunun yaptığı toplumsal sözleşmeler çerçevesinde yine yapay zekalara bırakılacak.
- Belki de gezegenimizdeki türlerin yeniden çoğalmasını sağlayacak.
- Yeni düzenler kurulacak ve biz de yerimizi alacağız…
Belki de…

Güventürk Kalaslıoğlu, Mali Müşavir-YMM
1 Comment