GİRİŞ
Bu makale, neoliberal kapitalist düzenin krizlerinin çağdaş faşist eğilimleri nasıl güçlendirdiğini teorik ve karşılaştırmalı bir düzlemde ele almaktadır. Neofaşizm, klasik faşizmin güncellenmiş bir versiyonu olarak milliyetçilik, otoriterlik, ırkçılık ve demokrasi karşıtlığını bir araya getirirken; neoliberalizm ise ekonomik güvensizliği artırarak bu eğilimlerin toplumsallaşmasına zemin hazırlamaktadır. Türkiye özelinde, 1980 sonrası dönemde uygulamaya konulan neoliberal politikaların kurumsallaşmasıyla birlikte yükselen otoriter siyaset biçimleri hem küresel eğilimlerle paralellik taşımakta hem de yerel dinamiklerle özgünleşmektedir. Bu çalışma, neoliberalizmin otoriterleşme ile kurduğu “simbiyotik ilişkileri” analiz ederek, Türkiye bağlamında neofaşizmin yükselişine teorik ve tarihsel bir bakış sunmayı amaçlamaktadır.
Son yıllarda dünya genelinde aşırı sağ, otoriter ve dışlayıcı ideolojilerin yükselişe geçtiği gözlemlenmektedir. Bu yükseliş, yalnızca ideolojik bir sapma olarak değil, aynı zamanda kapitalist sistemin krizlerine verilen siyasal bir tepki olarak da okunmalıdır. Özellikle 2008 küresel finans krizinden itibaren, neoliberal kapitalizmin yapısal sınırları belirginleşmiş, halk sınıflarında güvencesizlik artmış ve toplumsal öfke, demokratik çözümler yerine otoriter çözümlere yönelmiştir. Bu bağlamda neofaşizm, neoliberalizmin krizine tepki olarak değil, onun içinden doğan sistemsel bir eğilim olarak ele alınmalıdır.Toplumsal tepkilerin artması/krizlerin olağan hale gelmesi iktidarın otoriterleşmesini; halkındaralan alanları korumak/geliştirmek için politik olana yönelmesi (örgütsüz, dağınık ve Gerçek Altı Siyaset’in varlığı[1]) neofaşizme geçişi kolaylaştırmaktadır. Bu geçiş kusursuz bir şekilde tamamlanmak üzeredir.
Neoliberalizmin Kurumsal Mantığı ve Krizi
David Harvey (2005), neoliberalizmi “sermayenin yeniden yapılandırılmasını sağlayan politik bir proje” olarak tanımlar. Neoliberalizmin temel özellikleri ve davranış eğilimleriaşağıda sunulmaktadır.:
- İş Güvenliği: İş güvencesinin zayıflatılması ve gelir eşitsizliklerinin artırılması.
- Örgütlenme:Meslek örgütlerinin,STK’larıntemel toplumsal çelişkilerden uzak tutulması ve sendikaların faaliyetlerinin kontrol altına alınması.
- Kimlik Siyaseti:Kimlik siyasetinin Gerçeğin Siyaseti’nin önüne geçirilmesi
- Piyasa Odaklılık: Ekonomik etkinliğin serbest piyasa mekanizmalarıyla sağlanması gerektiği savunulur. Başka bir ifadeyle, piyasaya sınırsız güven,
- Devletin Rolü: Devletin ekonomik hayattaki müdahaleleri (subsidi, fiyat denetimi, kamu işletmeleri) azaltılır.Burada subsidi kelimesi aykırı görülebilir; görülmesin. Çünkü, doğrudan mali destek yerine, görünmez ve miktarı çok büyük servet transferleri el altından yapılmaktadır. Bedelinin altında özelleştirmeler yapılması gibi…
- Özelleştirme: Kamuya ait işletmelerin özel sektöre devri teşvik edilir.
- Serbest Ticaret: Gümrük vergileri ve ticaret engellerinin kaldırılması savunulur.
- Finansal Serbestleşme: Sermaye hareketlerinin ve finansal piyasaların serbest bırakılması istenir.
- Deregülasyon:Ekonomik faaliyetlere ilişkin olan kamu denetimlerinin azaltılması/kaldırılması amaçlanır.
- Rekabetin Teşviki: Rekabetin piyasa verimliliğini artıracağı varsayılır.
- Sosyal Harcamaların Azaltılması: Eğitim, sağlık, barınma, beslenme sosyal güvenlik gibi temelyaşamsal alanlarda devlet harcamaları kısıtlanır.
- Bireysel Sorumluluk Vurgusu: Refah devleti anlayışının aksine, bireylerin ekonomik refahı için kendi sorumlulukları ön plana çıkarılır.
- Küreselleşmenin Desteklenmesi: Malların, hizmetlerin, sermayenin ve iş gücünün uluslararası serbest dolaşımı teşvik edilir.
Bu yapı, toplumsal dokuyu aşındırarak geniş halk kesimlerini yalnızlaştırmakta ve bu yalnızlık, güçlü liderler etrafında birleşme arzusu yaratmaktadır (Brown, 2019).
Neofaşizmin Kavramsal Çerçevesi
Roger Griffin (1991), neofaşizmi “palingenetik (yeniden doğuşçu) ulusal kurtuluş miti” etrafında örgütlenen otoriter siyasal hareketler olarak tanımlar. Neofaşist hareketler, özellikle kriz anlarında geçmişin “görkemli” dönemlerine nostalji üzerinden taraftar toplamaktadır.
Temel özellikleri:
- EtnikMilliyetçilik,
- Seçenlerin, siyasal temsil kabiliyetinin kalmaması.
- Göçmen, mülteci ve azınlık (Müesses nizam müsaade eder ama etmemiş gibi de ulusal ve uluslararası alanda tehdit olarak kullanır.)karşıtlığı,
- Toplumsal baskılama, şiddet veya şiddet tehdidi,
- Demokrasiye (İfade özgürlüğü) tahammülsüzlük,
- Kültürel homojenlik fetişizmi.
- Mal ve can güvenliği kalmaması; sert çekirdekli haklara dokunulması. İnsanların gelecek kaygısı ile hizalanmaya çekilmesi.
- Yaşam tarzına(Eğitim, ulaşım, eğlenceve sanatsal alanlarda sınırlamalar; ideolojik olarak seçilen sektörlerdeki vergi oranlarını sürekli artırarak, tüketenlerin cezalandırılması)müdahaleolarak sıralanabilir.
- Ayrımcılık:“Genişletilmiş Oligarşiye” karşı çıkanların ve iktidar yanlısı olmayanların her konuda (işinden okuluna, tarlasından tapanına kadar) engelle karşılaşması.
- Tek tip insan yaratma:Her alanda yeni bir düzen kurgusuyla yapılan hareketler. Örneğin Türkiye’de kindar nesil yetiştirme gayretleri bu alanda değerlendirilebilir.
- Yolsuzluk ve şeffaflık: Siyasi yolsuzluklar, şeffaflık eksikliği ve hesap verilebilirlik sorunlarının toplumsal düzenin bir parçası haline gelmiş olması.
- Katılımcılık: Halkın kendisini ilgilendiren konuların tamamında söz sahibi olamaz hale gelmiş olması.
Neoliberalizm ve Neofaşizm Arasındaki İlişki
Ronald Cox ve Daniel Skidmore-Hess (2022), neoliberalizmin yarattığı meşruiyet krizinin aşırı sağcı söylemler tarafından doldurulduğunu savunur. Siyasi iktidar, eşitsizlikleri çözmek yerine yeni bir “iç düşman” yaratmakta ve toplumsal öfkeyi bu hedefe yönlendirmektedir (Slobodian, 2025).
Wolin’in “ters totalitarizm” kavramı, neoliberal devletin görünürde demokratik olmasına rağmen özünde otoriterleştiğini ortaya koyar: Medya, akademi ve sivil toplum giderek denetim altına alınırken, halkın katılım alanları daraltılmaktadır.
Neoliberal politikaların toplumsal eşitsizlikleri artırarak, güvensizlikve hoşnutsuzluk yaratarak neofaşizme zemin hazırlayabileceği tehlikesi her zaman vardır. Neoliberal politikalar özellikle gelişmekte olan ülkelerde aşırı milliyetçi ve otoriter rejimlerin ortaya çıkmasınahatta uygulanma düzeyine bağlı olarak neofaşizme geçişe katkıda bulunabilir ancak bu tamamen toplumsal muhalefetin gücü ile ters orantılıdır.
Türkiye Örneği: Neoliberal Otoriterlikten Neofaşist Pratiklere 1980 Sonrası Dönüşüm
24 Ocak kararları ile ilan edilen;1980 Askerî Darbesi ile yok edilen toplumsal muhalefetin çaresizliği üzerine uygulamaya konulan neoliberal politikalar, emeğin kolektif/örgütlü gücünü zayıflattı. Aynı anda, toplumsal yaşamda muhafazakârlık güç kazandı. Bu dönüşüm hem ekonomik hem de kültürel düzlemde otoriterleşmeyi kolaylaştırdı (Boratav, 2005).
AKP Dönemi: Otoriter Neoliberalizm
AKP, 2002 sonrası dönemde özelleştirmeler, düşük ücretli emek rejimi ve sosyal yardımlara dayalı bir “neoliberal popülizm” geliştirdi. 2013 Gezi Direnişi ve 2016 sonrası OHAL süreci, rejimin demokratik sınırlarını belirgin şekilde aştığı bir döneme işaret eder. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi öne sürülerek karşı devrim inşa edilmiş; Siyasi Partiler Kanunu bile değiştirilmeden ülkenin rejimi değiştirilmiştir. Bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisi de dahil olmak üzere, toplumsal muhalefeting orgütlü siyasal yapıları karşı devrimin inşa sürecini okuyamamıştır.
Bugün de aynı durumun sürdüğünü söylemek hatalı olmayacaktır. Ülkede yaşanılan ekonomik ve siyasal sorunlar yanında, bireysel özgürlüklerin araçsallaştırılan yargı üzerinden baskı altına alınması toplumsal muhalefetin, ihtiyaç olan çözümleri hala söylem düzeyinden öteye gitmeyen hukukun üstünlüğü, hukuk devleti gibi politik taleplerle aslında her zaman güçlüden yana olmuş bir hukuk sisteminden beklediği ortadır. Bu yaklaşımda en sık dile getirilen tepkiler, “Yargı siyasallaşmamalıdır” ifadesinden öteye gidememektedir. Oysa ki yargı, “zaten siyasal bir kurumdur ve devletin yapısı/işleyişiyle ilgili kurumsal süreçlere tabidir.” Bu gerçekle yüzleşmeden siyaset yapılmaya çalışılıyor olunması bu yazının konusu değildir. Ancak, bu yazı ve benzeri uyarılar karşısında, sorumlu ve yetkili siyaset insanlarının siyaseti, gerçek anlamı dışında, şimdi içinde olduğu dar ve yetersiz alana sıkıştıran anlayış ve yaklaşımlarını yeniden düzenleme yönünde gözden geçirmeleri toplum nezdinde haklı ve açık bir beklenti olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
İçinden geçilen dönemde;
- Azınlıklara ve muhalefete baskı artmış;
- Medya tekelleşmiş;,
- Yargı bağımsızlığı zayıflatılmıştır;Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2024 Raporuna göre142 ülke arasında Türkiye 117. sırada yer almaktadır. Türkiye aynı endekse göre Doğu Avrupa ve Orta Asya grubundaki 13 ülke arasında da sonuncu sırada yer almaktadır. Türkiye bu haliyleII. Abdülhamit döneminin de (1908’lerin) gerisine düşmüş;
- Göçmen karşıtı ve yerli/milli söylemler yaygınlaşmış;
- Yasama, yürütme ve yargı dengesi yürütme lehine tamamen bozulmuş;
- Siyasal gericilik hayatın her alanına hakim olmuş;
- Hayatın bütün alanları “kanun da benim devlet de benim” diyen,yetkililerle(!) dolmuş;
- Gelir adaletsizliği alanında toplumun farklı kesimleri arasında derinleşen uçurumlar oluşmuş;
- Servet transferleri inanılmaz boyutlara ulaşmıştır.
Sınıf Kırılması ve Popülist Neofaşist Söylem
Türkiye’de küçük esnaf, memurlar, çiftçiler, işçiler, beyaz yakalılar ve emeğiyle geçinen bütün çalışanlar ekonomik güvencesizlik karşısında kültürel kimliklerine sarılarak, “yerli ve millî savunma” çağrılarına daha açık hale gelmiştir. Sınıfsal taleplerin “terörle ilişkilendirilerek” bastırılması, geniş halk kesimlerini pasifleştirirken aynı zamanda neofaşist pratiklere alan açmıştır/açmaktadır. Ayrıca, dünyada ve özellikle de Orta ve Yakındoğu’da gelişen olayların bu süreci beslediği gözler önündedir.
Silah bırakmak önemli bir adımdır. Ancak, bir çağrı ile başlayan bu sürecin ardında yatan gerekçe, toplumsal bir illüzyona işaret etmektedir. Yarım asrı aşkın süredir Türkiye’de demokrasinin gelişiminin önündeki engel olarak gösterilen bir terör örgütünün, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm adına kurduğu ittifaklar ve oluşturduğu siyasal zemin; demokrasiye katkı sunmak bir yana, neofaşizmin en güçlü toplumsal ve ideolojik dayanaklarından birini yaratmaktadır. “Türk, Kürt, Arap İttifakı” diye sunulan, tarihsel ve sosyolojik gerçeklere uymayan oluşumlar aslında siyasal gericiliğin, neofaşizme servis edilme gayretidir.
Neofaşizm, klasik faşizmle karıştırılmamalıdır. Klasik faşizm;1.Dünya Savaşı sonrası İtalya’da siyasi ve ekonomik krizlerden beslenmiş, sınıfsal çelişkileri aşmayı ve toplumu birleştirmeyi hedefleyen korporatist bir model olarak ortaya çıkmıştır. Zamanla Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya yayılmış ve ömrünü tamamlayarak; yerini günümüzün çağdaş faşizm uygulamalarına bırakmıştır.
Geçen yüzyıl boyunca insanlık, hafife alınamayacak birçok kazanım elde etmiştir. Yeni kurumlar, haklar ve mücadele araçları geliştirmiştir. En önemlisi de “Devletin Göreli Özerk”olduğunu far etmiştir. Bugünün neofaşizmi ise artık insanları toplama kamplarında imha etmek yerine, geniş bir toplum kesimini özgürlüklerinden ve yaşama dair olanaklarından mahrum bırakarak, toplumun hizalanmasına yönelik bir stratejik yolda ilerlemektedir. Bu nedenle de Neofaşizm, birçoklarının diğerlerine boyun eğdirildiği, özgürlük ve para ilişkisinin her alanda hissettirildiği, hayatın umuda erteletildiği; toplumsal rızanın şu ya da bu gerekçelerle sürekli üretildiği bir yönetim biçimi olarak düşünülmelidir.
Neler Yapmalı?
- Emekten yana kamucu ekonomi düzeni çağdaş bir anlayışa kurulmalı ve bu yönde çağın imkanlarını değerlendiren ve doğan ihtiyaçlara uygun politikalar üretilmeli,
- Katılımcı demokrasi ve yerel inisiyatifler güçlendirilmeli,
- Medya çoğulculuğu ve ifade özgürlüğü savunulmalı,
- Eğitimde eleştirel düşünceye ve bilime dayalı müfredat talebi yükseltilmeli,
- Göçmenler, mülteciler ve azınlıklarla sosyal, ekonomik kültürel olarak “değer yaratan,” dayanışma ve katılımcılık temelli toplumsal örgütlenmeler hayata geçirilmeli.
- Popülist neofaşist söylem karşısında tutarlı bir “sol popülizm” geliştirilmeli, burada önce insandan yana evrensel ilkeler etrafında kayda değer düzeyde oluşturulmuş olan kutuplaşma ve potansiyel güç pratiğe dönüştürülmeli.
- Ulusal ve uluslararası dayanakları olan, her aşaması “Gerçeğin Siyaseti” ile donatılmış, ideolojik netliği olan bir siyasal program ivedilikle/hemen şimdi kaydı ile hazırlanmalı.
- Yukarıda içeriği ve zamanı tanımlanmış programın uygulanabilmesi için hayatın her alanında mücadele verebilecek toplumsal bir örgütlenmenin ve ittifakların en kısa sürede kurulması sağlanmalıdır.
Nasıl Yapmalı?
Neoliberal kapitalizm, yarattığı yapısal eşitsizlikler aracılığıyla neofaşizmin toplumsal taban bulmasını kolaylaştırmaktadır. Türkiye’deki siyasal dönüşüm, bu küresel eğilimin yerel izdüşümüdür. Demokrasi ve toplumsal barış, ancak piyasa merkezli politikaların ötesine geçilerek ve halk sınıflarını siyasetin öznesi kılarak yeniden inşa edilebilir. Halkın, neofaşizme karşı inşa edilebilmesi için “Gerçek Altı Siyaset” bir yana bırakılmalı ve “Gerçeğin Siyaseti” ile ilerlenmelidir. Çekim alanı olabilmenin ve “Dönüştürücü Siyasetin”doğruları bunu gerektirmektedir. Bu sorumlululuğun bütün muhataplar tarafından alınması, “Birileri İçin Değil, Birçokları İçin Türkiye” kurulumunun olmazsa olmaz şartıdır. Aksi takdirde, Türkiye Cumhuriyeti’nin“stres direncinin” hep birlikte test edilmesi zorunluluğu ortaya çıkacaktır.
* Uğur TUNÇAY, İnş.Müh. / Siyaset Bilimci
Yararlanılan Kaynaklar:
- Boratav, K. (2005). Türkiye İktisat Tarihi, 1908–2005. Ankara: İmge Kitabevi.
- Brown, W. (2019). In the Ruins of Neoliberalism. New York: Columbia University Press.
- Cox, R., & Skidmore-Hess, D. (2022). How Neofascism Emerges from Neoliberal Capitalism. New Political Science, 44(4), 590–611.
- Esen, B., & Gümüşçü, Ş. (2016). Rising Competitive Authoritarianism in Turkey. Third World Quarterly, 37(9), 1581–1606.
- Griffin, R. (1991). The Nature of Fascism. London: Routledge.
- Harvey, D. (2005). A Brief History of Neoliberalism. Oxford: Oxford University Press.
- Monbiot, G., & Hutchison, P. (2024). The Invisible Doctrine. London: Penguin.
- The World Justice Project (WJP) Rule of Law Index 2024
- Profesör Sak; TEPAV/Sweden-Base Varieties of Democracy (V-Dem) ölçütleri
- The LabourParty
[1] Bknz: Uğur TUNÇAY, “Gerçek-altı Siyasetle Halk Nereye Götürülüyor?,” Toplumcu Düşünce, 5 Şubat
2025, http://www.toplumcudusunce.com

Uğur Tunçay