Yüksek İstihdam ve Yüksek Alım Gücü Hedefi Gerçekleşebilir Mi?

Temel bir politika hedefi olan ekonomik büyümeyi sağlamak ve satın alma gücünü artırmak için, ekonomideki verimliliği sürekli arttırmak ve paylaşılan sürdürülebilir bir büyümeye ulaşmak için verimsizlik problemine odaklanmak gerekiyor. [1]

Verimlilik basit olarak, bir yıl içerisinde üretilen mal ve servislerin çalışanlara oranı olarak hesaplanabilinir. Verimlilik oranı, zamanla ve değişen dünya şartlarına göre, ya artar ya da azalır.Verimlilik artar ise, ekonomi çarkının daha verimli bir üretim yaptığı kabul edilir.

Verimliliğin sürdürebilir olması için “üretilen artı değerin” ziyan edilmemesi ve tekrar ihtiyaç olan  kaliteli büyümeye hizmet edecek makine ekipmana yatırılması gerekir. Bu durum verimlilik için tek bir şart olmayıp, konu dünya literatüründe Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun kısa anlatımı ile şöyledir.  

Verimlilik düşerse, en nihayetinde çalışanların büyük bir kısmı “Orta gelir Tuzağına” düşer ve ekonomi büyüse de eşitsiz bölüşme, düşük kaliteli bir büyüme ortaya çıkar, sonuç olarak istenilen refah düzeyine ulaşılamaz.  Türkiye, tam da bu nedenlerden dolayı kişi başına 15.000 ila 20.000 ABD Doları yıllık gelir seviyelerini yakalama fırsatını 2005 ile 2012 arasında kaçırmış, 2020 yılında kişi başına gelir 8.000 ABD Doları olarak gerçekleşmiştir.  Bugün, bu fırsat penceresinin cemaatlerin intikamı aracı olarak kullanıldığını ve ziyan edildiğini üzülerek yaşıyoruz.

Bu düşen verimlilik problemini ortadan kaldırabilmek adına, [1] 

1-Hem işgücü̈,

2- hem kapital,

3- hem de eğitimin kalitesi ve yaygınlığı

hesaba katılarak, üretim ve dolayısıyla verimliliği artırmak için (diğer dış kaynakları sabit tutarken )

  1. Teknolojik kaynakların etkin kullanılması,
  2. Teknolojik yatırımların doğru yapılması,
  3. Teknoloji temini ve kullanımından sorumlu kurumsal yapıların doğru oluşturulması ve
  4. Ziyan ve israf ekonomisinden tamamen ve ivedilik ile vazgeçilmesi ile mümkündür.

Dikkate alınması gereken bu 4 unsur, esasen stratejik olarak planlı ve evrensel hukuka uygun bir serbest piyasa ekonomisine işaret etmektedir.

Diğer taraftan “ekonominin düzeltilmesi” düşüncesinin hayata geçmesi için ekonominin üstünde işlediği altyapısının da, yani; adalet sistemi, hukuk, ifade özgürlüğü gibi sorunların da acilen aynı anda evrensel standartlara uygun olarak düzeltilmesi gerekmektedir.

Ancak bu şekilde ekonominin büyümesi kalıcı ve kapsayıcı olabilir. Son yıllarda döviz kaynaklı, ekonomideki bozulma sonrası, enflasyonun ve dolaylı vergilerin de artmasıyla birlikte gelir adaletsizliği ve eşitsizliği had safhaya gelmiştir.

Bu durum karşısında, öncelikle düşük ücret seviyesinde çalışan kişilerin gelir artışı sağlanmalıdır.  Düşük gelir elde eden kişilerin maaşlarından kesilen gelir vergisi yarıya indirilmeli ve en düşük emekli maaşı net asgari ücretin en az başlangıç için yüzde 90’ı olmalıdır. 

Ekonomiyi büyütmek için yapılacakların en önemlisi ana kurumsal yapının düzeltilmesidir, çünkü̈ verimliliğin iki ana hattı olan teknolojinin; 1-üretimi /kullanımı ve 2-elimizdeki kaynakların organizasyonu olan kurumsal yapı ile ilgilidir. Bu kurumlardan en önemlisi olan demokrasi ile işe başlamak gerekir. Demokrasi ve onun kurumları, süreçleri, prensipleri, kuralları işlemediğinde ekonomi ve toplum karanlıkta yol alan bir gemi gibidir.

Sonuç olarak böyle bir rejimde yapılan hiçbir ekonomik aktivitenin gerçek maliyet hesabını bilinemez veya gerçekler maliyetler kayıt altına alınamaz. Maliyetleri hesabı doğru yapılamayan  hiçbir yapı verimli olmaz, sürdürebilir olamaz.  Gelen “Maliyet Enflasyonunu” görülmez olur.

Demokratikleşen ülkelerin son 20 yılda demokratikleşmemiş̧ olan ülkelere göre %20’nin üzerinde bir hızla büyüdüklerini görüyoruz.  Dolayısıyla demokrasinin büyüme üzerinden olumlu etkisi olduğunu biliyoruz. [1]

Büyümenin en büyük kaynağı, kredi genişlemesiyle sağlanan kaynakların artırılmasıdır.  Çin, Türkiye, Brezilya gibi ülkelerde yaşanan kredi artışının sermayenin çok hızlı artmasına yol açması ile kredi kullanımı, direkt olarak tüketimi ve dolaylı olarak üretim kapasitesini artırdığından, yükselen talep enflasyonunu da zamanında görüp verimliliği artıracak tedbirlerden vazgeçiyoruz.

Bu ülkelerin, krediye dayalı büyüme patikasını tercih etmesinin iki sebebi var. Birincisi, verimliliğe bağlı büyümenin olmaması; ikincisi ise borçlanarak büyümeyi kolay hale getiren düşük faizler. Türkiye’de de büyümenin ana kaynağı krediler olup sonuçta  bu kredilerin çoğu yatırıma dönüşmektense tüketim için kullanıldıklarını biliyoruz.  Ayrıca, verimsiz büyümenin, tüketime yönlenen kredi patlaması ile sağlanması,  enflasyon ve cari açık sorunlarını da besliyor. Türkiye’de yatırımların durumuna bakacak olursak, yatırımların üretim kapasitesini artıracak makine ve ekipmanlar yerine konut ve binalara yönlendiğini görüyoruz.

Çözüm(?) Önerileri

Öncelikle, ekonominin verimliliğini artırabilmesi için teknolojiyi daha iyi kullanması gerekiyor. Teknolojinin alınması/üretimi/kullanılması ve üretimin organizasyonu hususları kurumsal bir süreç olup devlet ve özel sektör işbirliği gerekiyor. Ancak bu iş birliği hukuk ve serbest piyasa ve tekrar yatırım şeklinde düzenlenmelidir. Teknolojinin yalnızca robotizasyonu gözeterek değil, işgücünün verimliliğini artıracak şekilde kullanılması gerekiyor.

Teknolojinin, verimliliği artıracak şekilde kullanılması açısından ise demokrasi hayati bir önem arz ediyor ve demokrasinin sağlanması noktasında sivil toplumun rolü̈ çok önemli.  2. Dünya Savaşı sonrası gördüğümüz üzere, devletin gücündeki artış̧, toplumun yaşam kalitesi ve gücüyle sivil toplumun güçlendirilmesi ile  paralel olarak arttığında verimlilik de artıyor. 

Sonuç olarak aklı, mantığı, emeği, mühendisi, mimarı, doktoru, avukatı, sanatçıyı, öğretmeni yüceltme kültürü ile, uluslararası hukuk ve adalet standartlarına dönülmesi ile ülkede güvenin tekrar tesis edilmesi ile ekonomide verimlilik  ve sürdürülebilir yüksek istihdam ve yüksek alım gücü hedeflerine yürüyebiliriz.   

Mehmet Kazancıoğlu

[1] Prof. Dr. Daron ACEMOĞLU, “DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİK SORUNU VE
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ;”
Toplumcu Düşünce Enstitüsü Ekonomi Seminerleri; 14 Ağustos 2021, İstanbul.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.