Yerel Yönetimlerin ülke yönetimlerindeki kritik konumu uzun zamandır vurgu yapılan bir konu.
Öyle ki, uzun bir zamandır bu yana çok sayıda ülkede bugün önderlik kademesi dahil ulusal yönetimlerde yer alan kadroların önemli bir bölümünün yerel yönetimler kökenli olduğu, yerel düzeyde elde ettikleri kazanımlara dayanarak ulusal düzeyde siyasal erke eriştikleri görülmektedir.
Bu olgu, günümüze özgü çok basit, anlaşılabilir nedenlere dayanmaktadır. Günümüzün hızlı ve etkin iletişim ortamında yerel yönetimler kamu ototritesinin yurttaşlara en yakın olduğu, sorunları ve bir o kadar da çözümleri yurttaşlarla birlikte “yaşadığı” bir kademedir. Özellikle 2008 Küresel Finansal Kriz göstermiştir ki, ulusal hükümetlerin “tükendiği” bir an mümkündür ve yaşam bununla beraber ama buna rağmen sürmek zorundadır. İşte bu nokta yerel dayanışma ağlarının, işbirliği ve ortaklaşma süreçlerinin devreye girdiği ve yaşama ihtiyacı olan “nefesi” yerel ölçekte verdiği görülmektedir. Bu dinamik ve etkin ortamın temelinde ise, “Uzlaşma” ve “Güven” yatmaktadır.
İstanbul Avcılar Belediye Başkanı Turan HANÇERLİ 12 Temmuz 2022 günü Birleşmiş Milletler’de düzenlenen “Yerel Düzeyden 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Zirvesi’ne Doğru STK’ların Başarısını Teşvik Etmek” konulu bir konferansta “Avcılar Modeli” olarak tarif ettiği uygulamalarını özetlediği bir konuşma yaptı. Bu konuşma, Birleşmiş Millet’de Amman, The Hauge, San Jose ve pekçok büyük şehrin Belediye Başkanları yanında ilk defa Türkiye’den bir yerel yöneticinin ve bir İlçe Belediye Başkanının katılımı açısından önemliydi. Ancak daha önemli olan, Turan Hançerli’nin bu konuşmasında Birleşmiş Millet Platformunun varlık nedenleri ile uyumlu bir içerik ile, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri açısıdan yerel yönetimlerin yeri üzerine ortaya koyduğu siyasi ilke ve düşüncelerdi.
Turan Hançerli bu konuşmasında deprem tehlikesi başta olmak üzere karşı karşıya bulunduğu sorunları saydıktan sonra, yerel yönetimlerin çalışma çerçevesine bir örnek olarak nitelediği “Avcılar Modelinde” üzerinden uygulamalarda bütüncül ve çok-boyutlu bir siyaset anlayışına önemli bir tarif getirdi.
“Avcılar Modeli” olarak adlandırdığımız bu programımızı 6 temel dayanağa oturttuk:
- Kentsel Dönüşüm,
- Kentsel Miras,
- Çevreyi Çevreyle Uyum içinde koruma,
- Sosyal ve Ekonomik girişimlerde Kapsayıcılık
- Yenilikçilik ve kamu yatırımlarında yüksek katma
değerli alanlara odaklaşma
- Belediye hizmetlerinde Hesap Verebilirlik ve Katılımcılık
Bu ilkelerin bütüncül bir yaklaşım içinde, A.B.D.’li Senatör Bernie Sanders’ın
ifade ettiği üzere “gerçek sorunlara gerçek çözümler sunan,” yerel yönetim
uygulamalarında güçlü, uyarlanabilir ve aktarılabilir bir model oluşturduğunu
düşünüyoruz.
Burada özellikle dikkat çeken kavramsal yaklaşım; belediye uygulamalarının günlük hizmetler temelinde teknik bir konu olarak değerlendirilmesinin ötesinde, yerel yönetim uygulamalarının bütüncül, kendi içinde tutarlı ve ayakları yere basan bir Siyaset Modeli çerçevesinde ifade edilebillir olması gereğidir, “Düşünce’den Model’e Anlayışı.”
Bu konuşmada öne çıkartılan bir başka konu da Covid-19 salgını sırasında yerel yönetimler-merkezi otorite ilişkileri oldu. Bu salgının ilk dönemlerinde büyük belirsizliklerin hakim olduğu ve bunun insan hayatına getirdiği tehditler yaşandı. Bu aşamada, yerel dayanışma ağlarının yaygınlaşması ve pekiştirilmesi, salgının sonuçlarının kontrole alınmasında ciddi katkılar sağladı. Turan Hançerli, konuşmasında Yerel Yönetimlerin bu konudaki çalışmalarını aşağıdaki şekilde özetledi:
Yerel yönetimler burada bir yandan merkezi otoriteye lojistik ve maddi
destek sağlarken, diğer yandan da bu süreçlere önderlik yaparak,
toplumu seferber ederek ve destekleyerek kritik bir rol oynadılar.
Burada altı çizilen hareket biçimleri aslında yukarıda belirlenen Model nasıl bir yaklaşım içinde uygulamaya konulmalıdır sorusuna da bir cevap getirmektedir.
Son olarak Avcılar’ın önemli sorun alanlarından biri olan göç-ilişkili sorunlara değinen Turan Hançerli, burada da bir yanda merkezi otoritenin bir yanda da yerel yönetimlerin kolaycı yaklaşımları bir kenara bırakıp, konunun özüne ilişkin yardım ve destek politikaları üretilmesinin gereğine dikkat çekti.
Göçmenlere yönelik herhangi bir uluslararası ve yerel çabanın,
insanların ortak hayallerine ve birlikte yaşama ve varolma istekleri
üzerinden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
İleriye baktığımızda, bu yaklaşımın, toplum’da refahın ve sosyal
barışın sağlanmasında ve “demokratik hoşgörü”nün inşasının ve
sürdürülmesinin tek sağlam yol olduğunu görebiliyoruz.
Burada göçler yoluyla birarada yaşama durumunda olan farklı toplumsal dinamiklerin özünde ekonomik, kültürel ve sosyal bir zenginlik kaynağı olarak değerlendirilmesi önemli bir siyasi tercihe işaret edilmektedir. Avcılar gibi Milat’tan öncesine uzanan bir tarih içinde sürekli göç almış ve göç vermiş bir coğrafyada insanlar barış ve dayanışma içinde yaşadıkları mekan ve çevreye sahip çıkıyorlarsa, bu olgunun siyasete güçlü bir ilham kaynağı sunması beklenir. “Demokratik Hoşgörü” kavramı bu olgunun siyaset zeminindeki karşılığı olarak öne çıkmaktadır.
Son olarak sorunların tespiti kadar çözümünde de yerel-merkez ilişkilerinin belli bir koordinasyon ve uyum içinde yürütülmesinin gereği vardır. Burada Yerel Yönetimlerin; sorunların nedenlerine, paydaşlarına ve dolayısıyla da doğrudan çözümlere en yakın duran taraf olarak, tahsis edilen kaynakların da en etkin ve etkili olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması alanında da doğrudan sorumluluk ve yetki ve üstlenmeleri gerekir.
Bu nedenle merkezi otoriteler, sorunlara, paydaşlara ve en doğrudan
çözümlere daha yakın olan yerel yönetimler aracılığıyla artan mali ve
diğer maddi yardımları taahhüt etmelidir.
Ayrıca, bu kaynakların yerel düzeyde toplumun ayrıcalıklı olmayan
kesimlerine doğrudan ulaşmasını sağlayarak, onlara temel insan onuruna
yakışır bir yaşam sağlamalıdırlar.
Siyasetin itici gücü şüphesiz ki, topluma sunduğu “gelecek tarifi”nde yatar. Bu tarifin samimi, daha da önemlisi “sahici” olarak ortaya konulması, sürekli olarak izlenmesi ve geliştirilmesi ise siyasetin başarısının biricik koşuludur. Bu anlamda “Avcılar Modeli” de belirgin bir siyasal zemine oturmakta, parçası olduğu genel parti siyasetininin yaşamın akışı içinde yereldeki ifadesini oluşturmaktadır.
Herkesin üretimdeki katkısının karşılığını adil olarak aldığı; aydınlık,
rahat, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir geleceğin hala mümkün olduğuna inanıyoruz.
“Gerçek sorunlara Gerçek Çözümler” arayışımızda Yerel’in Yaratıcı, Yönlendirici ve Dönüştürücü güçlerinde yattığını biliyoruz.
Zaten yerel halkın sinesinde var olan ve yaşatılan müreffeh ve mutlu bir gelecek
ütopyası birgün insanların kalplerinden ve zihinlerinden bir nehrin akışı gibi akarak
hayata geçecektir.
Sonuç Yerine
Siyaset özünde bir seçenekler üretme alanı, demokratik siyaset, bu seçeneklerin özgürce, açık bir şekilde ve belli kurumlar üzerinden ve kurallar çerçevesinde kamuoyunun takdirine sunulduğu bir faaliyet alanıdır. Günümüzde yaşanılan iletişim devrimi, veri ve bilgilerin insanın izleme kapasitesini aşan bir hızla ve yoğunlukta üretilmesi, dağıtılması, siyasetin de önemli ölçüde bir “kısa vadecilik” ve “yüzeysellik” sarmalına kapılmasına neden olmaktadır.
Bu sarmaldan çıkış, siyasette yerel-merkez ilişkisini doğru oluşturmaktan ve sağlıklı olarak yürütmekten geçmektedir. Hal böyleyken, Siyaset’in oluşturulması ve geliştirilmesinin, Genel Stratejinin çizilmesi Merkez’in devredilemez bir sorumluluğudur. Bu çalışmanın süreklilik içinde geliştirilmesi ve hem parti kamuoyunda, hem de ulusal kamuoyunda etkin olarak iletişiminin yürütülmesi Merkez’in asil görevi, sorumluluğudur.
Bu genel stratejinin yaşam içindeki pratikteki uygulaması yerel yönetimlerin görev alanıdır. Kaynak üretmek, yalnızca mali alanda değil, yerel’e özgü tüm mevcut imkan ve kabiliyetlerin mobilize edilmesi ve yönlendirilmesi yerel yönetimlerin en temel hedeflerinden biridir. Bu süreç içinde halkla sağlam bir güven ilişkisi oluşturulması esastır. Bu ilişki ise ancak halk nezdinde süreklilik içinde işlemesi sağlanacak açık, şeffaf ve “sahici” iletişim kanalları üzerinden mümkündür.
Siyasette Yerel-Merkez ilişkisinin ne denli çok boyutlu ve karmaşık bir denklem olduğu düşünülürse, bu konuda kolay ve çabuk yargılarla bir sonuca varmanın çok anlamlı olmayacağı, hatta yanlış olduğu açıktır. Ancak her modellemede olduğu gibi, temel ögelerin doğru belirlenmesi ve neden-sonuç ilişklerinin doğru oturtulması ile bazı konularda genel yargılara varılması da o denli doğaldır.
Bu bağlamda, “Yeni Siyaset ve Yeniden Siyaset” tanımı ile siyasal alanda farklı bir değerlendirme zemini açılması durumunda, Yerel Yönetimlerin yeni siyaset-yeniden siyaset yaklaşımının odak noktası olarak yapılandırılması ve işletilmesi kaçınılmaz bir gereklilik olacaktır. “Avcılar Modeli” bu anlamda kıymetli ipuçları içeren bir yaklaşım olarak görülmelidir.
Nebil İLSEVEN, Başkan
Toplumcu Düşünce Enstitüsü
Harika bir yazı olmuş kaleminize sağlık. Heyecanla bir çırpıda okudum. Anlatımdaki ustalığınıza da ayrıca teşekkür ederim.