Her zamankinden çok daha fazla hakikatleri konuşmaya ihtiyacımızın olduğu bir dönemde yayınımıza başlıyoruz.
Toplumcu Düşünce, bir düşünsel ve siyasal platform olarak kendini bir yayın olarak tasarladığında Corona virüsü dünyayı böylesine sarsmamıştı. Salgın günlerinden önce insanlar henüz birbirleriyle fiziksel teması kaybetmemişken, yaşam, insan ve sistem, henüz bu denli büyük bir tehdit altında değilken,oluşturmakta olduğumuz bu yayın bir siyasal dönüşüm çağrısı, vaadi ve platformu olarak tasarlanmıştı.
Ülke ve dünyada işler hayli zamandır iyi gitmiyordu zaten, bu iyi gitmeme hali, özellikle ülkemizde, tam da işin doğasında olan siyasi dönüşüm ve değişim isteğini yitirmeye mecbur bırakılmış bir atmosferi de beraberinde getiriyordu. Ülkemizi uzun zamandır yöneteniktidar bloğu,siyaset yapmayı da, siyasal düşünceyi de icbar ederek, düşünce ve söz söyleme, eyleme imkan ve cesaretini bırakmaz olmuştu.
Oysa, Siyaset imkanı, demokratik değişim ve yenilenme bahsi, ülke ve dünya adına geleceğe doğru daha iyi bir dünyanın tasarlanabiliyor olması demekti. Bu çıkışa cevap verebilecek söylemler, bir sonuca varamıyor, ya baskı ve susturmanın sert yüzüne doğrudan maruz bırakılıyor,ya da “post-politik”veya apolitik bir düşünsel atmosfer içinde, dönüşüme ve değişime karşı teknik ve taktik bir atalet hali ile bakılıyordu.
Öte yandan seçimlerden seçimlere bir değişim ve dönüşüm coşkusu yaşanabiliyor. Bu süreç içinde belki önemli mevzi başarılar da kazanılıyor. Ancak, demokratik hak ve taleplerin eşitlikçi, adil ve özgürlükçü bir zeminde, toplumu ve ülkeyi değiştirip dönüştürme arzusu ve cesareti yerini bir süre sonra düş kırıklığına bırakıyor. Böylece, zaten bir fikri ve düşünsel arka plana, bir müşterek emek yoğun tahlil, dünya görüşü ve sosyal zemine dayanmayan bu çıkışlar, süratle iddiasını kaybediyor. Zaman zaman bir kıvılcım gibi parlayan bu çıkışlar, beyhude ve sonsuz sayıda çoğalan minimal halkla ilişkiler faaliyetine dönüşüyor ya da siyasal değişim iddiasını, bir teknik, yeterlilik iddiasına kadar geriye çekiyor, kilitliyor, dönüşüm arayışını kişiselleştiriyor.
Chantal Mouffe’nin kitabına da adını veren büyük çağrısı burada mutlaka öncelikli olmak durumunda…“Siyasetin Dönüşü…” Siyaset, dönüşümcü bir talep, bir hak arama fikri, eylemi; örgütlenerek yönetime talip olma, dönüştürme faaliyetlerinin tamamı…bu en azından demokrasilerde böyle.
İşte yüzden, Toplumcu Düşünce, bu boşluğu doldurmak adına yola çıkan, yerleştiği siyasal topoğrafyadaki düşünce iklimine ve temel değerlere bağlı kalarak, özgürlükçü ve yenilikçi her türlü yazı, analiz ve tartışmaya açık bir yayın platformu olacaktır.
Burada, hangi konu tartışılıyorsa tartışılsın, hangi alanda ülke, dünya sorunları analiz edilirse edilsin, bu bir dönüşümcü siyaset vaadi adına olacaktır.
Toplumcu Düşünce bu hedefi ile aynı zamanda bir çağrı, bir vaat, bir davetin buluşma noktası olacaktır.
Corona virüsünün büyük bir salgına, insani ve evrensel bir tehdide dönüştüğü bu büyük karantina ve kapanma günlerinde, biz de yayınımızı online olarak başlatma kararı aldık.
Böylesi günlerde, siyasal sorun,İnsanın yerine sadece sistemin devamlılığına odaklanmamak zorunda.
Toplumcu Düşünce, insanın üretkenliğine, toplumsal dayanışma gücüne ve en daraltılmış haller içinde bile daha iyi bir dünya tahayyülüne, ortak yaşama olan inanca, krizden çıkma ufkuna, toplumsal muhalefetin, bir başka dünyanın mümkün olduğuna dair kararlılığın enerjisine güveniyor.
Birbirimizin sesini daha fazla duymaya, neler olup bittiğini daha fazla anlamaya, yaşadıklarımızı anlamlandırmaya ve insan “praksisi”indeki o muazzam birlikte eyleme gücüyle bu anlamlı çabayı, hayata ve hakikate dönüştürmek zorunda olduğumuz günlere doğru hızla yuvarlanıyoruz.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de evlerimize kapanmış, sağlığımızı, yaşama erişimsiz kalmamaya, yaşamla, ve dahası yönetim yapılarıyla giderek pamuk ipliğine doğru dönen bu bağlantı aksımızı, korumaya ve koparmamaya çalışıyoruz.
Bugün belki evlere kapanmış durumdayız, ama Churchill’in büyüksavaş ve salgın zamanlarında dediği gibi; “…balkonlardan savaşacağız…” Bu kapanma bizleri hayatın olağan akışına döndüğümüzde, iktidarın neleri yanlış ve eksik yaptığını, dünyada ve ülkede neoliberal sistemin nasıl tıkandığını görmemizi ve buna karşı alternatif modeller çalışmamızı sağlayacak.
Yaşadığımız bu büyük travmanın sosyal, ekonomik ve siyasal sonuçları arasından, yaşıyor olacaklarımızı ve gelmekte olanı tahlil etmeye, birbirimizi anlamaya, toplumda, bireylerde, düşüncede ve sistem denemelerinin değişmesi, dönüşmesi gerektiğini yazacağız.
Böylesi bir dönemde hem ülkede, hem dünyada, üretimden tüketime hizmetten iş bölümüne dek çarkların durduğunu, bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de özelleştirmeler ve piyasaya bırakılan sağlık sisteminin yurttaşını koruyamadığı, kurulan düzenin çalışan kesimleri, güvencesiz gençleri ve aynı zamanda bu salgına dayanamayacaklarını hesap ettikleri yaşlıları da korumadığını, koruyamadığını görüyoruz.
Yanlızca bu örnekten bile yola çıkarak, yeniden bir kamusal alan ve kamusal işletim ile kaybedilmiş eşitlikleri telafi etme adına düşünme ve eyleme zamanı olduğunu düşünüyoruz.
Siyaset, bütün bu değişimi anlayan, tarif eden ve tasnif eden bir faaliyet olarak sağlık politikalarının yeniden kamusallaşmasını hazırlamak, salt piyasa odaklı eşitsizliklere alternatif geliştirmek zorundadır.
Siyaset,büyük endüstriyel tarım ve hayvan çiftlikleri ile sıkışan orman alanlarının, doğal yaşam ekosisteminde yarattığı tahribatın yabani hayvanların genetik mutasyonunda oynadığı temel rolün salgın hastalıklara yol açtığını bilerek müdahale etmek zorunda olma faaliyetidir.
Keza, şehirleri yaşanmaz kılan büyük betonarme sıkışıklıkların, devasa üretimlerin yarattığı karbon ayak izlerinin yol açtığı ekolojik tahribata karşı farklı modelleri üretmek ve derhal uygulama imkânı taşımaktır.
Son söz, olarak ülkemizle ilgili bir konunun daha altı çizilmek gerekir. Ülkemizdeki sorun sadece kötü yönetim ve “iyiler gelirse aşılır” basitliğinde görülmemesi gereken, bir tahribatı aşma sorunudur. Bu yüzden çok hummalı siyasal hazırlıklara, gerçekçi tartışmalara, somut durumların somut analizlerine, uygulanabilir programlara ihtiyaç vardır.
Hedefimiz, bu platforma bu konuları taşımak ve geliştirmek olacaktır.
İktidar adaletten ekonomiye, eğitimden sağlığa, bölge politikalarından sınıfsal, sosyal tercihlere dek düzeltilmesi gereken pek çok konu bırakacak ardında, bunu biliyoruz. Bu yüzden hummalı bir çalışmala, müşterek düşünme ile hazırlanmış gerçekçi ve dönüştürücü programlar, toplum yaşamını ve ülkenin düzenini yeniden hakkaniyetle kurabilmenin resmini, toplumun önüne getirmenin zamanıdır.
İskender özturanlı, Toplumcu Düşünce Genel Yayın Yönetmeni
Başarılar diliyorum hocam. Sizden bu platformdan birşeyler öğrenebileceğime eminim , sağolun varolun.