Tek Kutup, Tek Düzen, Tek Güç

İkinci Dünya savaşı sonrası,

İki kutuplu oldu dünya, Doğu ve Batı.

İki siyasi akım geldi karşı karşıya,

Emek ile sermayenin tarafında,  Kapitalizm ile Sosyalizm.

İki de askeri pakt kuruldu, kendilerini savunmak adına,

NATO ile VARŞOVA, başlarında ABD ile Sovyet Rusya.

Bu ikiler dünyasında,

Soğuk savaş dönemi yaşandı,

42 yıl (1947 –1989) boyunca…

1989’da yıkıldı Batı ile Doğu arasındaki Berlin Duvarı,

1991’de dağıldı Sovyetler Birliği,

Ve sona erdi Soğuk Savaş yılları.

*

Tek kutuplu kalan dünyada, gözler çevrildi batıya.

Tek güç kalan ABD ilan etti, küreselleşti bütün dünya.

Tek düzen geçerli olacak, demokrasi ve insan hakları adına,

Gerek yok artık,

Çalışanların, emeğin, Halkın örgütlü yapısına,

Çalışanların, üretenlerin haklarıiçin siyaset yapılmasına,

Neo-liberalizmle ulaşacak tüm çalışanlar çağdaşlığa, refaha.

Kalmadı artık siyasetin sağı solu,

Tek siyaset geçerli, o da sermayenin yolu.

Bu düzende devletin görevi de bu.

*

Tek Düzeni kabul edenler geldi-getirildi ülkelerde iktidara,

Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da, Çin’de, Rusya’da…

Ama demokrasiyle ama darbe yoluyla.

Tek Güçle uyum içinde uyguladılar bu Tek Düzeni,

Kurdular kendi ülkelerinde TekKişilik yönetimlerini.

40 yıldır neo-liberalizmin düzeninde yaşıyor bütün dünya,

Ne emek kaldı ortada ne de doğa,

Tek başına yönetenler saraylarda,

İnsanlığın büyük çoğunluğu açlık sınırının altında…

*

40 yılın sonunda ABD,

Dünyanın imparatoru olma hırsıyla,

NATO’yla dayanınca Rusya’nın sınırına,

İmparatorluk hevesleri geldi karşı karşıya,

Ukrayna’nın topraklarında, insanlığın canı pahasına.

Gökyüzünde savaş uçakları, yerde askeri konvoylar,

Havadan yağan roketler, sokaklarda tanklar, patlayan bombalar,

Yeryüzünde yatan ölüler, yeraltına sığınan insanlar…

Ekranlara yansıyan bu görüntüler karşısında,

Bir yanda insanlık adına üzüntü duyanlar,

Öte yanda ölümler üzerinden zafer çığlıkları atanlar…

Soralım sorgulayalım,

Ne uğruna yaşanıyor bütün bu acılar?

Savaşın soğuğu ya da sıcağı fark etmiyor,

Kazanan hep egemenler ve sermayedarlar,

Kaybeden ise insanlık ve insanlar.

*

Bakalım madalyonun arkasına.

Dünyada salgınla çıkmıştı ortaya,

Tıkanan neo-liberalizmin yarattığı ekonomide kriz.

Çıkış yolu ararken ekonomistler, düşünürler ve siyasiler,

Kapitalizmin ağası çıktı ortaya,

Her tıkandığında yaratmıştı savaş ya da toplumsal çatışma,

Yine aynı yöntemi sürdü Ukrayna’da sahaya.

Güç gösterisine meraklı Rusya da girdi Ukrayna’ya.

*

Gelelim bu sürecin ülkemizdeki yansımasına.

Uluslararası ilişkilerdeki yanlışlar ve çelişkiler bir yana,

Bakalım işin ekonomik yanına.

Zaten girmiştik ekonomik krize,

Neo-liberalizmin bu sömürü düzeninde,

Salgınla patladı, ardından çıkan savaşla da yükseldi zirveye.

Tek Kişilik iktidar çaresizlik içinde,

Boşalttıkları hazineye para lazım diye,

Zamlar yağmaya başladı, Halkın boşalttıkları cebine.

Yokluk, yoksulluk, açlık, soğuk ve karanlık…

Tek Kutup, Tek Güç, Tek Düzenden gelen hediye.

*

Düzenle uyumlu Tek Kişilik yönetimin yarattığı baskı ve korkuyla,

Bürünmüşken umutsuzluğa ve çaresizliğin sessizliğine,

Bir umutla döndü gözler, siyasi muhalefetin birlikteliğine.

Siyasetin sağından 5 partiyi bir araya getirdi ana muhalefetin lideri,

Çıktılar hep birlikte kamuoyunun karşısına,

“Yarının Türkiye’si için” attılar imzaları,

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat” metninin altına.

Aralarında geçmişte Tek Düzenin Tek Kişilik yönetiminde payı olanlar olsa da,

Bu büyük bir başarı, siyaset adına.

*

Bundan sonrasındaki sözümüzün nedeni,

Bu başarının daim olması isteğinin gereği.

Çünkü söz konusu olanTürkiye Cumhuriyeti’nin geleceği.

Hedefi, 100. Yılında Cumhuriyetimizle hesaplaşmak olanların varlığını,

Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk Devleti olan Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin fiilen yok edilmişliğini,

Göz ardı edercesine,

  • 1924 ve 1961 Anayasalarının yerine sadece 1921 Anayasasının sahiplenilmesi,
  • 100. kuruluş yılında yönetimine talip olduğunuzTürkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’e ve kuruluş ilkelerine yer verilmemesi,
  • Demokrasinin temeli, toplumsal barışımızın teminatı olan Laiklik İlkemizden hiç söz edilmemesi,
  • Adı Millet olan ittifakın Ulusal değerlerimize ve Ulusal birliğimize yer vermemesi,
  • Ülke ekonomisinin hangi modele ve temellere dayandırılacağının söylenmemesi,
  • Ülke yönetiminde hangi kesimlere öncelik verileceğinin belirtilmemesi…

Sadece siyasetin sağından partilerle ittifak kurulmasının gereği ve sonucu mudur diye düşünülmesine,

Yaşanan her sorun karşısında çıkış yolu olarak dile getirilen“Türkiye kurucu ayarlarına dönmelidir” düşüncesinden vaz geçildiğininanlaşılmasına,

Var olan bu sömürü düzeninin değişeceği beklentilerinin yitirilmesine,

Neden olabilecek söylemler ve eksikliklerdir.

*

Tek Gücün yarattığı bu Tek Düzende,

Tek bacağı üzerinde Solsuz soluksuz kalan siyasetle,

Tek Düzenin içinde kalarak yapılacak güçlendirmelerle,

Var olan sorunlara olamazsınız çare,

Sonunda Halkın karşısında kalırsınız biçare.

Lütfen dikkat ediniz,

Geçen hafta yayınlanan kamuoyu yoklamasına,

Türkiye’nin sorunlarını hangi parti çözer, sorusuna,

Tüm partilere duyulan güvenden fazla,

Yüzde 31,8 Hiçbiri diyen Halkın verdiği yanıta.

*

Dönmek zorundasınız özünüze, özümüze,

Cumhuriyeti kuran iradeninTam bağımsız Türkiye hedefine.

İddianız olmalı bu Tek Gücün Tek Düzenini değiştirmeye.

Yüzünüzü dönerseniz siyasetin soluna,

Çıkarsanız üretimden, üretenden, emektenyana politikalarla Halkın karşısına,

Toplumsal muhalefeti de alırsınız yanınıza,

Yürürsünüz emin adımlarla iktidara.

Kendinizi değiştirmeden değiştirirsiniz bu sömürü düzenini,

Aydınlık kılarsınız, Ülkemizin ve Halkın çağdaş geleceğini.

Tevfik Kızgınkaya, Gazeteci-Yazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.