Siyaset bitmedi, yaşıyor! Siyaset alanının bir tarafı ne kadar kurutuluyor, sığlaşıyor, çoraklaşıyorsa, diğer bir tarafı da o denli zenginleşiyor, derinleşiyor, tüm canlılığı ile geleceğe doğru bir sıçrayış sürecinden geçiyor.
Üst yapı siyaset yapıları, giderek derinleşen taktik endişe ve tedirginliklerin güçlendirdiği bir merkez noktası etrafında bir tespih böceği örneği içlerine kapanıyorlar; gazete başlıkları ve kişiler üzerinden yürütülen karşılıklı atışmaları geniş toplum kesimleri nezdinde, Eflatun’un “Mağara Benzetmesi”ndeki gölgelerin dansı misali siyaset-miş gibi sahneliyorlar. Öte yandan, tabanda, yerel ölçekte bakıldığında, her türlü, zorluk ve kısıtlamaya karşın yaşam sürüyor. Büyük belirsizlikler içinde göğüslenen sıkıntıları gün gün yaşayarak bilen insanlar, “Gerçek Sorunlar” karşısında “Gerçek Çözümler” üretmenin, bunları yaşama geçirmenin çabasını ortaya koymaya devam ediyorlar. Bu çetin uğraşın gerektirdiği yaratıcılık, emek, uzlaşma, dayanışma gibi unsurlar kavramlar olmaktan çıkıp, yaşamın akışı içinde ekonomik, sosyal, finansal, kültürel alanlarda canlı örneklere dönüşüyor. Tabanda yaşanan bu kollektif enerji ve irade bugün artık Siyaset’in tam da kendisidir. Siyaseti bu gerçeklik içinde görmeyen, görmezden gelen veya bu gerçekliğe uyum gösteremeyen mevcut veya gelecekteki her hangi bir siyasi yapının ikna kapasitesi ve kalıcılık iddiasının anlamlı bir değeri yoktur.
Dünyadaki gelişmeler ve ülkemizdeki kaynaklara bakıldığında, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu karmaşık sorunlar yumağı nihai olarak çözümsüz değildir. İşte bu noktada, bir üst yapı kurumu niteliği ile siyasetin, tabanda, yaşam içinde şekillenen gerçek siyasetin ruhu, içeriği ve yöntemleri ile buluşması, buluşturulması kaçınılmazdır. Günün koşulları altında, bu buluşmanın bugün tek yolu, mevcut siyasal organizasyonların kendine özgü uygulama ve işleyişlerinin ötesine geçerek bunları çevreleyen bir anlayışla; gerçek ve kurumsal siyasal kişi siyasal oyuncuların geniş bir toplumsal mutabak zemininde “ortaklaşmalarıdır.”
Bu “ortaklaşma;” boş slogancılık/(empty signifier)” kolaycılığına kapılmadan, herkes, herşey, her zaman boşluğuna düşmeden 3 aşamada yaşama geçirilecek bir anlayışla şekillendirilmelidir; Program Mutabakatı, Restorasyon ve Atak. Siyaset alanında her hangi bir hareket süreci içinde bu sürecin “ilkesel” dayanaklarının net ve açık bir şekilde belirlenmesi kritik bir ön-koşuldur. Böyle bir ilkesel mutabakın temelinde Çoğulculuk, Hukukun Üstünlüğü ve Kuvvetler Ayrılığı gibi 3 vazgeçilemez ilke yatmaktadır. Birinci ve belirleyici mutabakat bu ilkeleri yaşama geçirecek, güçlendirecek ve sürdürecek yapıların gerekliliği üzerinde sağlanacak bir mutabakattır. Bu mutabakat, yapısal alanda daha sonra atılacak tüm adımların uygunluk ve kabul koşuludur. Bir üst katmanda adalet (gelir adaleti, sosyal adalet, siyasal adalet), çevre-uyumluluğu ve özgürlükler başlıkları yer alacaktır. En üst katmanda tüm bu başlıkların “evrensellik” ilke ve anlayışı ile taçlandırılması ülkenin çağdaş uygarlık yolculuğunda belirleyici bir etkendir.
Programa yönelik bu mutabakat zemininin oluşturulması, gerçek siyasetin ulusal düzeyde hakim anlayış seviyesine taşınmasında bir ilk adımdır. Bu adıma dayalı olarak tasarlanacak olan ikinci aşama, bütünlüğü içinde kritik kamusal yönetim ve uygulama alanlarını kapsaması gereken bir Restorasyon sürecinin başlatılmasıdır. Bu konu bir kamusal yönetişim/public governance konusu olup, özünde hedeflerde ve yöntemlerde kararlılık ve samimiyete dayalı bir süreç içerir. Üçüncü aşama olarak belirtilen Atak aşaması ve izleyen dönemlerin toplumdaki sosyal ve siyasal paydaşların kendi özgün siyasal kimlik ve yapıları içinde ortaya koyacakları politika seçenekleri doğrultusunda şekilleneceği düşünülmelidir.
Özetle belirtmek gerekirse, 1) siyasette üst yapının yüksek nitelikli bir yapılanma çerçevesinde yeniden nefes bulması, 2) tabanda yaşanılan gerçekliklerin ise daha üst ölçekte bir refah ve toplumsal barış projesi olarak evrensel değerlerle buluşması, özlü ve kapsayıcı bir toplumsal siyasi mutabakat zeminin oluşturulmasına bağlıdır. Bu yönde şekillenecek bir tartışmanın her platform ve kademede işlerlik kazanması mümkün müdür? Başka bir alternatif var mıdır?

Dr. Nebil İlseven